Bu aralar bizim evde bir hareketlilik var. Pek çok kişiyi etkileyen ev sahibi-kiracı tokadı bize de çarptı, 10 yıldır oturduğumuz evimizden çıkmak durumunda kaldık. Minifigürlerin hepsi kutularda, kitaplar kolileniyor, işler bir türlü bitmiyor. Gündüzümüz eşya paketleyerek, gecemiz yorgunluk ve sıcaktan bayılarak geçiyor. Durum bu olunca, bloga yazı yazmak da haliyle biraz zorlaşıyor. Bu yüzden affınıza sığınarak daha önce yazmış olduğum yazıları çevireceğim bir süreliğine. Elimden geldiğince yenilerini de yazmaya çalışacağım, ama olmazsa, mazur görün lütfen.
Blogu uzun zamandır takip edenler bilir, bir Zaman İçinde Minifigürler serisi vardı. CMF serilerinde çıkan minifigürlerin arasında kurduğum bağlantılar, uydurduğum hikayelerden oluşuyordu. Bu haftanın yazısını düşünürken, fark ettim ki seriyi yarım bırakmışım. Ona devam etmeye karar verdim. Yazılar daha önce başka bir blogda yayınlandığı için, tek yapmam gereken çevirmek. Fotoğrafları da zaten hazır.
Fakat işin kötü yanı, bu yazı serisi 2021 yılında yayınlandı. O zamandan bu zamana 4 tane daha CMF serisi çıktı. Ben de bir karar verdim, CMF 21-24 serilerini yazılara eklemeyeceğim. Onların hikayeleri ve bağlantıları daha sonra ayrıca gelecek. Hayır bir de LEGO CMF serisi bitmiyor ki arkadaş! Ben yazıyorum, onlar yenilerini çıkarıyor!
Neyse, hazırsanız zaman yolculuğuna başlayalım. En son Şubat 2021’de yayınlanan Zaman İçinde Minifigürler serisinin son bölümü karşınızda!
Sezon Finali
Zaman yolculuğumuzda farklı zamanlara ve kültürlere gittik, perde arkasında neler oluyor, neler bitiyor diye baktık. Tarihî minifigürleri ve hayatlarını inceledik. Bugün zaman yolculuğumuzu tamamlayıp, yeni bir yolculuğa hazırlanacağız.
Kalan tarihî minifigürler, birbirlerini tanıyorlar, zaman zaman birlikte çalışıyorlar, ama genellikle yalnız olmayı seviyorlar. Bu yüzden de onlara Yalnız Kurtlar demeye karar verdim. Çok orijinal olmayabilir, ama Amerika’yı tekrardan keşfetmeye de gerek yok, değil mi?
Bir Adam ve Kılıçları
Bıçak altına (!) yatacak ilk karakter, CMF 11 serisindeki Barbar. Her ne kadar kızgın görünürse görünsün, hikayesi gerçekten acıklı. Barbar, doğru bir amaç için savaşmak istedi. Nasıl bir amaç olduğu çok önemli değildi, yeter ki bir amaç olsun. Gladyatör olmak istedi, ama elemana ihtiyaç olmadığı için kabul edilmedi. Kralın şövalyelerine katılmak istedi, ama onlardan da yeteri kadar vardı. Hun ordusuna katılmak istediği zaman ise, düzgün bir bıyığı olmadığı için reddedildi.
Dediklerine göre, Barbar her yerden reddedilmeyi kaldıramamış. Bir akşam, ateşin önünde oturmuş, kızarmış tavşanını yerken, sinir krizi geçirmiş. Giysilerini parçalamış, saçını kesmiş (eskiden ayak bileklerine kadar geliyormuş), ve durdurulamaz olmaya karar vermiş.
Barbarın yüzünde ve vücudunda bir sürü yara izi var, bunlar sayısız çarpışmalarının sonucu. Giysilerini parçaladıktan sonra fark etmiş ki, biraz fevri bir karar vermiş. Kalan tek giysisi bir türlü yerinde durmuyormuş. O da bunun üzerine bir kemer bulup, parçalanmış kumaş parçasını ona tutturmuş. Aslında göğsünde de kemer gibi bir şey var ama, hiç kimse bunun ne için olduğunu bilmiyor – ve hiç kimse de cesaret edip soramıyor. Bileklerindeki bronz bilezikleri kemerinin yanında bulmuş, ve kollarını ısırmaya çalışan vahşi canavarlara karşı çok işe yaradığını söylüyor. Barbarın iki tane de gümüş kılıcı var, ve bunları büyük bir ustalıkla kullanıyor.
Altın! Daha fazla altın! Daha daha fazla altın!
İstilacı (CMF 8) ve Aztek Savaşçısı (CMF 7), çok iyi anlaşamıyorlar. İstilacı altını çok seviyor, sadece değerli olduğu için değil, aynı zamanda pırıl pırıl parladığı için! Altın bulmak için gitmediği yer kalmadı, ama her bulduğunda insanlar ya onu kovaladı, ya da saldırdı.
Buna rağmen yine de bir parça yanında götürmeyi başardı, ve bunlarla miğferini ve zırhını yaptırdı. Miğferinin tasarımı 1990’lara dayansa da, altından yaparak onu mükemmelleştirdiğini düşünüyor. Zırhı için de aynı şey geçerli, eğer altından değilse hiç olmasın daha iyi!
Aztek Savaşçısı ise, Aztek İmparatorluğunun altınlarını korumakla görevli. Tamam, imparatorluğun biraz fazla altını olabilir, ama bunu elde etmek için çok çalıştılar, birinin gelip de bunu çalmasına göz yummazlar. Savaşçı da, gün doğumundan gün batımına kadar imparatorluğu korumakla görevli Kartal Şövalyeleri’nin bir üyesi. Güneş battıktan sonra mesaisi bitiyor, yerini Jaguar Şövalyeleri alıyor.
Miğferi, mızrağı ve kalkanı saf altından yapılma. Kalkanının üzerinde bir kartal motifi var, kaybolduğunda kolayca bulabilmesi için (ama genellikle kaybolmuyor). Miğferi de kartal kafası şeklinde, ve ağız kısmından yüzünü görebiliyorsunuz. Zamanında, İmparator ona yüzünün yarısını mavi, yarısını sarı boyamasını söylemiş, o sıralar büyük savaşçılar böyle yaparmış. Ama mesaj kulaktan kulağa giderken biraz değişmiş, iki ayrı renk olmuş size iki rengin birleşimi. İmparator bundan çok hoşlanmamış ama, ona da bir ders olmuş, o günden sonra emirlerini insanlar aracılığıyla değil, kuşlar aracılığıyla göndermeye başlamış.
Üç Silahşörler
Devrimci Asker (CMF 10), Afili Kabadayı (CMF 12) ve Silahşör’ün (CMF 4) çok büyük bir problemi var: Gerçek silahşör kim karar veremiyorlar! Tamam, Silahşör’ün silahşör olduğunu anlıyoruz da, Kabadayı’nın ondan nesi eksik? İkisinin de janjanlı bir şapkası ve etkileyici bir gülümsemesi var, üstelik kılıçları da aynı! Hayır efendim, Afili Kabadayı da silahşör olmalı!
Devrimci Asker ise, onların boş yere tartıştıklarını düşünüyor. Ne yani, üç adam bir araya gelip “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” demiş… eee? Silahşör olmak için bu yeterli değil ki. Daha tüfekleri bile yok! Oysa o, tüfeği olan tek kişi olarak silahşör olmaya hak kazanıyor. *
Bu arkadaşlar kendi aralarında tartışadursun, gelin biz onlara yakından bakalım. Az önce de bahsettiğim gibi, Afili Kabadayı ve Silahşör’ün şapkaları aynı, hem de tüyüne kadar. Aradaki tek fark renkleri. Silahşör’ün şapkası siyah, beyaz tüylü, Kabadayı’nın şapkası kahverengi, kırmızı tüylü. İkisinin de “epe” adı verilen bir kılıcı var, ucu keskin olmayan, ince bir kılıç. İkisinin de çok hoş bir gülümsemesi var. Kıyafetlerine gelince, Silahşör tam bir centilmen gibi giyinirken, Kabadayı bu konuda biraz daha cüretkâr, kaslı vücudunu herkese göstermeyi tercih ediyor. İkisinin de pantolonu siyah, ama Silahşör’ün kahverengi dizlikleri var.
Devrimci Asker, bir özgürlük savaşçısı. Kırmızı astarlı, gece mavisi renginde bir üniforması var. Beyaz askıları ve gömleği, pantolonuyla uyumlu. Yüzü, özgürlüğünü ne kadar ciddiye aldığını açık açık gösteriyor. Saçı ona özel, at kuyruklu beyaz bir peruk. Her ne kadar kavga etmeyi sevmese de, insanlara doğru olanı yapmaya hazır olduğunu göstermek için bir tüfek taşıyor. Bu tüfek yıllardır gerek askerler, gerekse korsanlar tarafından kullanılan bir tüfek, ve Asker, atalarının kullandığı tüfeğe sahip olmaktan gurur duyuyor.
Gerçek bir Sanatçı
Sıradaki arkadaş Çöl Savaşçısı (CMF 16). Her ne kadar adı ve görünüşü savaşçı olduğunu söylese de, bunlar sadece lafta. Yanlış anlamayın, gerektiğinde çok iyi savaşıyor, kabilesindeki her erkeğin yapması gerektiği gibi, sadece bu şekilde tanınmak istemiyor.
Hayır efendim, bu adam bir sanatçı. Çölde o kadar fazla vakit geçirmiş ki, her kum tanesini tanıyor “ve çoğunun adını biliyorum” diye ekliyor. Bu bağ, ona muhteşem kumdan kaleler yapmasını sağlıyor. Evet, bu kaleleri tek gören en yakın arkadaşları, yani kum taneleri, ama bu onu rahatsız etmiyor. O kim olduğunu biliyor, tabii arkadaşları da! (Açıkçası bu noktada akıl sağlığından biraz şüpheleniyorum…)
Çöl Savaşçısı’nın giyim-kuşamla işi yok. Çölde havanın ne kadar sıcak olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Pantolon giydiği için kendimizi şanslı saymalıyız bence! Koyu yeşil bir kuşağı var, rüzgârlı gecelerde pantolonun uçmasını istemediği için. Sivri burunlu, epey havalı kahverengi botları var, kumda yürümesini kolaylaştırıyor. Sonuçta arkadaşınız da olsa, parmak aralarına kum tanelerinin girmesi çok hoş değil (Ciddiyim bakın… Akıl. Sağlığı.) Koyu yeşil bir sarığı, ve siyah bir palası var, görünüşü kurtarmak için. Ha, az kalsın unutuyordum, bir de kendi elleriyle işlediği kahverengi bir göğüs kemeri var.
“Tuğlalarımızı alabilirler, ama hayal gücümüzü asla!”
Dağ Savaşçısı (CMF 6) oyun oynamayı seven, gururlu bir savaşçı. İster LEGO parçaları olsun, ister bilgisayar oyunları, ister yarışmalar… Eğer işin ucunda oyun varsa, o da var!
Ona göre, kaybetmek küçük düşmek anlamına geliyor, ama kazanmak için asla hile yapmaz. Hayır, kurallar onun için çok önemli, ve hile yapmak kaybetmekten kat kat daha beter.
Dağ Savaşçısı’nın saçı yeni değil, bugüne kadar büyücüler, kraliçeler, ve kötü karakterler tarafından kullanıldı. Ama sadece onun saçı bu renkte. Deri zırhının üzerine askılarla tutturulmuş geleneksel ekose bir kilt giyiyor. Kılıcına gelince… ilk olarak kral olduğunu kabullenmek istemeyen bir adam ve gri bir büyücü tarafından kullanılmıştı, ama bizimkinin eline nasıl geçti hiç kimse bilmiyor. Kalkanı da daha önce başka minifigürler tarafından kullanıldı, ama CMF dünyasında baskılı kalkan kullanan ikinci minifigür.
Suç Ortakları?
Listemizin son üç minifigürü Viking (CMF 4), Viking Kadın (CMF 7) ve Viking (CMF 20) (Gördüğünüz gibi LEGO Grubu bu arkadaşlara isim bulmakta biraz zorlanmış.) Viking Kadın, bu üçlünün en özel minifigürü. 2005 ve 2006 yıllarında bir Viking teması vardı, ama bütün minifigürler erkekti. Bu küçük savaşçı, ilk kadın Viking minifigürü.
Tüm Vikingler gibi, Viking Kadın da (ona şimdilik Viki diyelim) dişli bir savaşçı – ki bu yüzünden de rahatlıkla okunuyor. Ama dediklerine göre aynı zamanda çok da iyi şarkı söylüyor. Savaş bittiği zaman, Viki kılıcını ve kalkanını bir kenara koyup, şarkı söylemeye başlıyor.
Viking (ona da Vik diyelim şimdilik), bunu öğrendiğinde ona şarkı söyletecek savaşlar aramaya başlamış. Viki’yi etkilemek istiyor tabii ki, ama aynı zamanda başarılarının şarkısını söyleyecek birini de arıyor. Bir şeyi aradığınızda bulamazsınız ya, işte aynısı Vik’e de olmuş. Sanki bütün düşmanlar kaçmış, bütün canavarlar saklanmış gibi, Vik savaşacak hiçbir şey bulamıyor!
CMF 20 serisindeki Viking, bütün bu davranışları çocukça buluyor. “Savaşacaksanız savaşın arkadaş, biri şarkı söyler, öteki şarkı söyletmek için deli divane olur… Gerek yok böyle şeylere, savaşçıyız biz!” dediği çok duyulmuş. Ama her ne kadar davranışlarını onaylamasa da, yardıma ihtiyaçları olduğu zaman koşarak diğerlerinin yanına gidiyor.
Viki ve Vik, kahverengi kıyafetleri tercih ediyor, Viking’in ise hâkî yeşil bir kıyafeti var, kahverengi kolluklar ve botlarla bunu tamamlıyor (mavi pelerini de cabası!). Savaş arayışının bir sonucu olarak Vik’in kıyafeti biraz yırtık pırtık. Viki’nin koyu kahverengi, sade bir kalkanı var, ve kılıcı da Barbar’ınkinin aynısı. Vik, daha süslü püslü bir kalkan tercih ediyor (gösteriş herşeydir!) ve silah olarak da balta kullanıyor. Viking’in kalkanı, daha önce pek çok savaşçının kullandığı bir kalkan modeli. Denizde geçirdiği zamanı vurgulamak için beyaz ve mavi renklere boyanmış – peleriniyle olan uyumu da göz ardı etmeyelim tabii. Silahı da bir mızrak.
Kehanete göre, bir gün Vik aradığı canavarları bulacak, ve bu savaştan alnının akıyla çıkacak. İşte o gün, Viki nesillerce söylenecek olan bir şarkı söyleyecek ve ikili hayat savaşlarına beraber devam edecekler. Viking ise bu sırada bir kenarda gözlerini deviriyor olacak.
Veee bu kadar!
Bu küçük öyküyle, zaman yolculuğumuzu tamamlıyoruz. Bu uzun (ve biraz gecikmeli) öykü serisinde bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Önceki zaman yolculukları:
* Küçük not: Üç Silahşörler’in İngilizcesi The Three Musketeers olarak geçer. Devrimci Asker’in silahının İngilizcesi de “musket” – o yüzden kendini silahşörlerden biri olarak görüyor.
Önemli not: Bu yazıda sözü geçen bilgiler çoğunlukla güvenilir kaynaklardan gelmekle beraber, minifigürler arasındaki ilişkiler ve onların öyküleri çoğunlukla yazarın hayalgücünden çıkmıştır. LEGO Grubu’nun bu minifigürler için planladığı öykülerle olan benzerlikler tamamen rastlantıdır.
Önemli not 2: Figür isimleri, kendi resmî isimlerinden Türkçe’ye çevrilmiştir (Vik ve Viki hariç).
Önemli not 3: Yazı içine serpiştirilen linklere tıklayarak gönderme yapılan set-minifigür-karakterlere ulaşabilirsiniz.
Tekli minifigür resimleri Brickset’ten alınmıştır. Grup resmi Zaman İçinde Minifigürler serisinde bahsi geçen tüm minifigürlerin olduğu bir kolajdır.
Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)