Bugün farklı bir yazımız var. Hem blogun ilk ortak yazısı, hem de ilk sohbet yazısı. Evet, daha önce sohbet videoları oldu ama ilk kez bu sohbetlerden biri yazıya dökülüyor. Yuki’nin kendi içerik sayfası için hazırladığı bir yazı bana ilham verdi, ve konu üzerinde biraz konuştuk. Hadi gelin, iki farklı neslin düşüncelerine beraber bakalım.
Y: Abla, bana 2020’lerde çıkan üç tane original LEGO teması söylesene?
P: Dur bakiym, Monkie Kid var, Vidiyo, Dreamzzz var o yeni… DOTS var ama o biraz farklı. Hidden Side var bi de aklıma gelen.
Y: Bak bi de ben sana söyleyeyim, ama bu sefer daha eskilerden. 2000’lere kadar çıkan temaların içinde Pirates var, Castle var, Paradisa, Adventurers, Western, Time Cruisers, Classic Space… daha bunların alt temaları da var ki, onlara hiç girmiyorum. O zamanlar önemli olan orijinal bir tema çıkarmaktı, ve LEGO Grubu neyin tutacağını görmek için herşeyi deniyordu. 2010’lu yıllarda bile bu çeşitlilik vardı, bu yüzden de insanlar bu zamanların LEGO setlerinin altın çağı olduğunu düşünüyor. Uzay teması altında Alien Conquest ve Galaxy Squad, Adventurers temasına benzeyen Pharaoh’s Quest, Hidden Side’ın atası diyebileceğimiz Monster Fighters, Mixels, Legends of Chima… bunların yanında favori filmlerin lisanslı setleri, Star Wars, Harry Potter, ve Marvel gibi.
P: Doğru bak, benim çocukluğumda gerçekten çok çeşit vardı. Hani büyük bir kısmı Türkiye’ye gelmezdi bile ama, kataloglara ağzımın suyu akarak baktığımı hatırlıyorum. O gözle bakınca son zamanlarda bu çeşitlilik azaldı gerçekten. Niye acaba?
Y: Niyesini söyleyeyim. Star Wars’u altın yumurtlayan tavuğa çevirdiler de ondan. Pelerinler, aksesuarlar, çift kalıplı kollar, ayaklar, saçlar ve başlıklar… Yüz ve gövde baskıları inanılmaz detaylı, filmdeki karakteri neredeyse bire bir yeniden yaratmışlar. Minifigürler çok daha havalı, çok daha gerçekçi gözüküyor. Ama bana hiçbiri eski minifigürlerin tadını vermiyor. İki göz, bir ağız, belki bir sakal, bir gözlük… Yan yana koyduğum zaman, yeniler eskilerin tadını vermiyor. Sadece Star Wars değil, diğer temalar için de böyle. Yani yeni ve eski Black Falcon minifigürleri arasından seçecek olsam, kesinlikle eskiyi seçerdim. Tüm sadeliklerine rağmen onların havası bir başka.
P: Ya işin nostalji kısmı ayrı, evet, ama bence bu detaylar bazı kalıpları kırmak, günümüz dünyasına uyum sağlamak için de yapılıyor.
Y: Nasıl yani?
P: Şöyle ki, ben çocukken o bahsettiğin uzay adamlarıyla, şövalyelerle oynadım. Uzay adamlarım her zaman erkek oldu. Kısa saçlı bütün minifigürler erkek, uzun saçlı bütün minifigürler kız. Bu bakımdan, Paradisa bir ilkti benim için. Saçı olmasa bile kız olduğu belli oluyordu. Ha pardon, bir de ondan önce gelen kadın korsan var.
P: Zaten o zamanlar, özellikle Türkiye’de, LEGO oyuncaklarıyla oynayan kız çocuk fazla yoktu. Hep erkeklerin etrafında kurulmuş dünyalar, çocuk beyniyle otomatik olarak sen de herkesi erkek olarak görüyordun. Oysa yeni setleri bir düşün. Kadın astronotlar var, araba tamircileri var, korsanlar var, şövalyeler var… Yani nasıl Friends temasını kızları çekmek için ortaya attılarsa, ve son zamanlarda bunu kırıp herkese yönelik bir şey yapma üzerine çalışıyorlarsa, geri kalan temalarda da bu böyle.
P: Daha çok yeni tekerlekli sandalyede olan bir astronot ve işitme cihazı olan bir astronotun olduğu setler çıktı. İlk gördüğümde çok yadırgadım, mümkün değil çünkü böyle bir şey. İyi de, nerden biliyorum bunu? Yani Avatar filmini düşünsene, bilimle uzaktan yakından alakası olmayan bir askeri alıp, “Hadi sen artık mavisin” diye başka bir gezegene getiriyorlar. Neden? Çünkü yapılması gereken şey DNA’ya bağlı bir şey, ve sadece onun DNA’sı tutuyor. Hadi bunu bir kenara koy, oyuncak bu ya, temelinde çocuklar için yapılan bir şey. Büyüdüğü zaman zaten gerçek hayat tokat gibi suratına vuracak bir çocuğa, “Yok hayır senin kulakların iyi duymuyor, astronot olamazsın” demek kimin haddine?
Y: Söylediğine ben de katılıyorum. Ben bu kadın şövalye gibi olaylara acayip karşıydım başlarda. Çünkü tarihle de ucundan kıyısından haşır neşir olmuş birisi olarak bütün bunları “tarihsel olarak yanlış” bulmuştum. Ama çok geçmeden bunun saçmalığının farkına vardım. Mesele hiçbir zaman kadın şövalyeler vesaire olmamıştı ki! Kadın şövalye bir seçimdi. Beğenmedin mi? Kafasını değiştir! Bir LEGO minifigürü bunu mu yadırgayacak? İstersen kendi şövalyeni (ki bu kadın, erkek veya CMF’ler sağ olsun bir ejderha bile olabilir) oluşturabilir, ya da daha “tarihsel olarak doğru” bir biçimde sakallı bir piyade yapabilirsin. Aynı şey işitme cihazlı astronot için de böyle. Basit bir kafa değiş tokuşu. Ayrıca işitme cihazı tarzındaki şeylerin özel yapım minifigürler için epey kullanışlı olduğuna inanıyorum. Zaten amaçları da genel olarak bu; çeşitlilik.
Y: Yine de her şeyin çok daha basit tutulduğu dönemlerin büyüsüne kapılırken buluyorum kendimi. Dediğim şey, “LEGO Grubu yerinde saysın“, “Yeni şeyler denenmesin“den ziyade, eskilerin yarattığı nostaljik hissin yeni LEGO setler tarafından tam olarak yakalanamadığı. Mesela şunu hayal et; güzel bir Pazar sabahı, ailenle dışarı çıkardın, oyuncakçıya giderdin ve en sevdiğin oyuncağı alırdın. Eve gidip büyük bir heyecanla açardın seti, ve güzel anılar yaratırdın. İçinden çıkanlar bazen hiçbir şeye benzemezdi bile, ama kendilerine has bir havaları vardı. Yeni setler sanki yetişkin bir iş adamının bir diyorama kurarak fantezilerini gerçekleştirmesi gibi geliyor bana.
P: Eh, çok normal değil mi? O zamanın çocukları büyüdü ve iş adamları, iş kadınları oldular. Para onlarda. Çocukken oynadıkları oyuncağı hâlâ sevmeye devam edenler, genellikle o zamanlardan kalan şeylere yöneliyorlar. Neden yeni çıkan klasik uzay setleri, Castle setleri o kadar büyük ve pahalı sanıyorsun? Şimdiki çocuklar için değil ki onlar, 70’lerin, 80’lerin, hatta 90’ların çocukları için.
Y: Tamam da sen kendin söylemedin mi, temelinde oyuncak bu, çocuklar için yapılıyor diye. Onlar nerde bu senaryoda?
P: Onlar çocuk canım, eskileri bilmiyorlar bile. Yani ben senin neslinden birine desem ki “Eskiden cep telefonu yoktu, evden arardık birbirimizi. Evde yoksa konuşamazdın arkadaşınla.” diye, şaşırır. Dayım, telefon etmek için isim yazdırıp sıraya girdiklerini söylediğinde dehşete düşmüştüm. Yeni nesil, belli bir yaşa kadar eskiyi bilmiyor. Onu ilgilendiren, senin de söylediğin oyuncakçıya gidip, oyuncağı alıp, evde onunla oynamak. Büyüdükçe bazen senin gibi eskiye ilgi duyanlar çıkıyor. Yani LEGO Grubu düşünemiyor mu Castle temasının eskiden olduğu gibi küçük setlerini çıkarmayı? Peki senin cebinde havadan gelen bir 15 bin lira olsa, ne yaparsın? Yeni setleri mi almayı tercih edersin, yoksa çocukluğunu anımsatan, çocukluğunda oynadığın, ya da daha güzeli, çok istediğin ama alamadığın bir seti mi? Adamlar akıllı, kime oynayacaklarını biliyorlar.
Y: Star Wars da bu kitleye hitap ettiği için bu kadar üstüne düşülüyor diyosun yani…
P: Ha, bak şimdi Star Wars apayrı bir konu. 70’lerin sonu-80’lerin başında çıkan üç film, 2000’lerin başında çıkan üç film, 2010’ların sonunda çıkan üç film var. 2020’lerde çıkan diziler, ondan önce çıkan çizgifilmler var. 15 yaşında bir çocuğun çıkar çıkmaz bu filmleri izlediğini düşün. Ne eder? 1965 kuşağı, 1985 kuşağı, 1995 kuşağı. Bu çocukların hepsi artık yetişkin, ve istekleri değişti. Artık oynamak için değil, koleksiyonlarına eklemek için alıyorlar setleri. Ama bir de 2005 kuşağı var, onlar da en yeni dizileri ve arada çıkan çizgifilmleri yakaladı. Onları da beslemek lazım, değil mi? Onlar da ne yapıyor, farklı yaş grupları için farklı boylarda ve değerlerde setler çıkarıyor. Hadi bu yılı sayma, hem başındayız, hem de LEGO Star Wars temasının 25. yılı olduğu için bazı özel setler var. 2023’e bakalım. 2319 parçalık bir Chewbacca heykelciği. Çocuk bunu niye alsın, niye yapsın? Oynayamaz bile. Öte yanda ise Darth Vader Mech diye bir set var. Star Wars hayranları ağızlarını bırakır başka bir yerleriyle gülerler, yetişkinler tenezzül bile etmez almaya. Ama çocuk alır, robotunu yapar, içine kötü adamı oturtur, voink voink diye ışın kılıcını sallayarak koşturur evde. Nabza göre şerbet. Ne oldu? Hem yetişkinlere seslendin, hem çocuklara, hem de yeni yetme Star Wars’culara Darth Vader diye bir karakter olduğunu gösterdin. Bugün Darth Vader Mech setiyle voink voink yapan 7 yaşındaki çocuk, 25 yıl sonra 50. yıla özel yapılan UCS Death Star setini daha çıkmadan alacak. Sadece bugünün çocuğunu doyurmadın, geleceğin yetişkinini de doyurdun. Ve tabii potansiyel müşteri profiline ekledin.
Y: Sen de haklısın. İnsanlar istiyor, LEGO Grubu da veriyor. Üstüne ne katabilirim gerçekten bilmiyorum o yüzden hızlıca konuyu değiştireceğim: Parça sayısı. Tek başlarına pek bir çağrışım uyandırmıyor olabilir. Ama belki de eski ve yeni LEGO setlerini birbirinden ayıran en önemli etkenlerden biri. Deminki konu ile paralel gidecek olursak, 2000 küsür parçalık Chewbacca heykelinden ve bunun yetişkin müşteriler hedef alınarak üretildiğinden bahsetmiştin. Burada yapacağım yorum, zamanla büyüyen alıcıların LEGO setlerine oyuncaktan öte bir koleksiyon olarak bakması, bunun sonucunda da setlerin dizaynlarında daha gerçekçi, daha detaylı bir modellemeye gidilmesi. Büyüyen setler bize incik cüncük bir sürü parça tanıttı. Bu parçalar da tek bir amaca hizmet etti: Daha yumuşak ve daha gerçekçi bir görüntü. Uygun kelime bu galiba, “gerçekçilik“. Eski LEGO setlerinin havasının yok olmasının sebebi bu gibi görünüyor. Özel kalıplar, figürlerde sınırlı baskılar ve sınırlı parçalar. Bütün bunlar LEGO parçalarının kendi estetiğini oluştururdu. En güzel şey ortaya çıkmazdı belki, ama kendine has bir havası olurdu.
Y: Bunu örneklemek gerekirse, yakında yeniden yapılan Eldorado Fortress setini kullanabiliriz. Setin orijinalinde yükseltilmiş bir taban var, tamamen bu sete özel. Yanlarında baskılarla belli edilen taşlar, hatta onlara çarpan sularla süslenmiş. Yapının kendisi oldukça kusurlu. Hatta setteki kapılardan birisi tam olarak kapanamıyor bile. Ama bu setin bende yarattığı etkiyi, yenisi bırakamıyor. Evet, yeni ve daha iyi tekniklerle yapıldı, baktığında çok daha detaylı, çok daha etkileyici bir model. Hatta tek bir parçadan oluşan tabanımız artık tamamen doğal bir görüntü sağlamak adına parçalardan yapılmış. Bunun teknik açıdan üstün model olduğuna şüphe yok, ama eskisinin yarısı kadar etkileyici olduğunu düşünmüyorum. Çünkü en başta bahsettiğimiz o klasik LEGO hissini tamamen kaybetmiş gibi.
P: Bu sanırım biraz kişiye özel bir konu. MOC yapanlar, bu parçaların onların yaratıcılıklarını sınırladığını düşündükleri için sevmiyorlardı. Bana sorarsan bu bile tartışmaya açık bir şey. Stranger Things setindeki Demogorgon figürünün kafasını kullanarak, sanki minifigürün yüzüne rüzgârdan poşet gelmiş etkisini veren bir fotoğraf gördüm geçen gün. NPU diye isim vermişler bu tür kullanımlara, yani nice parts usage. Bir parçayı tasarlanma amacının dışında kullanmayı anlatıyor. Aynı parça Botanik Koleksiyonundaki Orkide setinde çiçek olarak kullanılmış. Minik Bitkiler setinde süpürge ucundan tut, saç fırçasına kadar pek çok farklı parça var. LEGO Grubu bile bunu setlerde kullanmaya başladı. Kendi yaratılarını yapanlara girmeyeceğim bile, çıkamayız. Gerçekten yaratıcılığı uç noktalarda dolaşan insanlar var. Oysa bu setleri sadece oynamak ya da sergilemek için alanlar, içinden özel parça çıkıyor mu çıkmıyor mu ilgilenmiyor bile. Yani ne tür bir LEGOsever olduğuna bağlı biraz.
Y: Sanırım konu yine kadın şövalyelerle ilgili söylediğime benzer bir şeye çıkıyor; önemli olan parçanın ne olduğu değil, onu nasıl kullandığın. Şövalyen kadın olabilir, sen kafasını bir erkekle değiştirmediğin sürece. Ya da Demogorgon kafan bir canavarın doyumsuz ağzı olabilir, onu sadece havada süzülen bir poşete dönüştürmediğin sürece. Zaten güncel LEGO setlerini takip etmemin ve topluluğun bir parçası olmamın sebeplerinden biri de bu. Aldığımız üründe sınırsız özgürlüğe sahip olduğumuzdan biraz yaratıcılıkla ortaya güzel şeyler çıkabiliyor. Aynı yaratıcılık bütün bunları tersine çevirmek için bile kullanılıyor. Günümüz filmlerini, dizilerini veya temalarını eski stilde yeniden tasarlayan insanlar var internette. Ki bu bence LEGO’nun ne kadar harika bir marka olduğunun göstergesi. Ne zaman, nerede olursa olsun, benim gibi eski kafalı birini de senin gibi yeniliklere kucak açan birini de memnun edebilecek durumda olacak.
İki farklı nesil, 1980’lerden ve 2010’lardan. Sohbeti blog için düzenlerken, bir an şüpheye düştüm, hangimiz yaşça daha büyüğüz diye. Benim için LEGO oyuncakları, uzun zamandır oyuncaktan çok öte bir şeyi temsil ediyor. Buna rağmen dönüp kendime baktığımda, yaklaşımım çoğu zaman hâlâ 7-8 yaşımda olduğu gibi. Oysa Yuki, aslında benim düşünmem gerekenleri düşünüyor. “Eski tadı yok”, “Tek bir temayı yüceltiyorlar”, “Temalarda eskiden daha çok çeşitlilik vardı” … Onun yazdıklarını okurken, bu konuları bırak kafaya takmayı, fark bile etmediğimi gördüm. “Onlar çocuk, eskileri bilmiyorlar” dediğim gruba girdim birden. Bu durumdan şikayetçi miyim? Kesinlikle hayır. Bu kadar çok problem, sıkıntı, abuk subuk şeyle uğraşırken, içimdeki küçük kız çocuğunu beslemek bana ayrı bir mutluluk veriyor. Öte yandan, yeni neslin bu bilinçle büyüyor olması, genel olarak bilinçli büyüyor olması da beni çok gururlandırıyor.
Bilen bilir, Nokia markasının sloganı vardı, “Connecting people” diye. Ben de LEGO için düşündüm benzer bir şeyi, “Connecting generations”.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hepinize iyi bayramlar.
Set resimleri, 2024 astronotları ve Demogorgon figürüyle orkide resmi Brickset‘ten. Demogorgon’un eğlenceli kullanımı Jez Rider‘a ait. Yeni minifigürlerden kaçan eski minifigürler Yuki‘nin, kalanlar da benim.