Kasım indirimlerinden yararlanarak, bir süredir almayı düşündüğüm bir kitabı aldım. Onun inceleme yazısını yazacağım, araştırmasını yapıyorum, başkaları neler demiş diye. Derken karşıma merak ettiğim bir başka kitap çıktı. “Tüh” dedim “keşke bunu da alsaydım”. Bir yandan da incelemelerini okuyorum. Derken karşıma çok alışık olmadığım türde bir inceleme yazısı çıktı. Yazarına sordum, çevirip blogda yayınlamama izin verdi. Bugün, orijinali True North Bricks sayfasında yayınlanan The Art of the Minifigure, yani Minifigür Sanatı kitabının inceleme yazısını paylaşacağım sizlerle.
Öncelikle, neden bu yazıyı seçtiğimi söylemek istiyorum. Benim tarzıma neredeyse taban tabana zıt olduğu için. Konu LEGO set-minifigür-kitapları olunca, ben çok fazla objektif olamıyorum. İçimdeki çocuk birdenbire belirip “Aaa, bunu da yapmışlar ne güzel”, “Ooo, böyle yapmışlar çok hoş” diyor, ve ortada ne yetişkinlik kalıyor, ne de objektiflik. Hani iyisiyle-kötüsüyle derler ya… işte bende kötüsü olamıyor o yüzden. Eğer çok hayal kırıklığına uğradıysam, anca o zaman “Daha iyi olabilirmiş” diyorum. The Art of the Minifigure kitabını da almış olsaydım, adım gibi eminim böyle bir yazı yazardım. Oysa Tom (orijinal yazının yazarı), olması gerektiği gibi bir yazı yazmış. Bu yüzden de onun yazısını çevirip yayınlamaya karar verdim.
Buyrun beraber bakalım, yazısında ne demiş kitapla ilgili.
The Art of the Minifigure İncelemesi
14 Haziran 2022’de, LEGO Grubu ve Chronicle Books’un en yeni ortak çalışması raflara koyulacak. The Art of the Minifigure kitabı, tek bir kitapta “Dünyanın en sevilen oyuncağının tarihini, tasarımda geçirdiği evrimi, dönüm noktalarını ve kalıcı etkisini [kutluyor]”. Ciltli kitabın Kanada satış fiyatı $58. Her ne kadar ilginç ve eğlenceli bilgiler içerse de, genel içerik olarak biraz eski. Ek olarak, yazıların reklam diliyle yazılmış olması, sanat bölümüne gölge düşürüyor. Kötü bir kitap mı? Kesinlikle hayır. Beklediğim gibi ikonik bir oyuncak ile ilgili sanatsal bir dönüm noktası mı? Ne yazık ki, bunun cevabı da hayır.
Not: Bu kitap incelemem için LEGO Grubu ve Chronicle Books tarafından bana verildi. Kitabı ücretsiz olarak almış olmam, olumlu bir inceleme garantilemez. Bu yazıda dürüstçe kendi fikirlerimi belirttim.
Öncelikle, The Art of the Minifigure kitabının en büyük sınırlamasına bakalım. Bu basılı bir kitap. Beni yanlış anlamayın, basılı kitapları severim. Kitabın sayfalarını çevirmek, o tanıdık kitap kokusunu almak, ve yüzünüze parlayan bir ekran gelmemesi, apayrı bir tatmin duygusu verir. Buna rağmen, bir kitap basmak demek, kitap basıldığı gün tüm içeriğinin demode olması demek. Bu, içinde yaşadığımız bilgi çağının acı gerçeği. The Art of the Minifigure kitabı, Hidden Side temasından sanki hâlâ en yeni temalardan biriymiş gibi bahsediyor. Ocak 2021’de çıkan CMF 21 serisi, bahsi geçen en yeni minifigür serisi. Eğer düzenli olarak internette LEGO haberlerini takip ediyorsanız, bu kitapta çok fazla bir şey bulamayacaksınız. Diğer LEGO kitapları buna kıyasla çok daha günceldi.
LEGO Grubunun tarihine hazır olun… tekrar.
The Art of the Minifigure kitabı, önceki kitaplardan bildiğimiz şeyleri tekrarlıyor. LEGO Grubunun kökenleriyle açılış yapıyor. Arkasından ilk inşa edilebilen karakterler ve minifigür prototipleri geliyor. Elimde aynı bilgiyi içeren en az üç kitap daha var, ve bazılarında resimler bile aynı. Yine de, minifigür tasarımında yer alan başlıca yeniliklerden söz etme çabasını takdir ediyorum. Yeni bir bilgi olmasa da, kitapta bunları bulabilirsiniz. LEGO kültürüne yeni olanların hoşuna gidebilir.
Ek olarak, The Art of the Minifigure kitabının sanat üzerine yoğunlaşmadığını düşünüyorum. Bu yüzden bu kitap kaçırılmış bir fırsat. Günümüzde, bir kitabın yararlı olabilmesi için yeni bir şey sunması gerekiyor. The Art of the Minifigure, minifigürlerin tarihini ve gelişmesini anlatıyor. Bu tür kitapları daha önce de gördük, üstelik birkaç kez (Ç.N.: Evet, üstelik bunlardan birinin incelemesi blogda bile var). Tasarım süreci ve ilk yapılan eskizlerle ilgili tartışmalar çok değerli, ama sayıları çok az. Az bulunan minifigürlerle ilgili bölümü de sevdim, ama yeteri kadar kapsamlı değil. Örneğin, LEGO Ninjago Filmi için sadece dört adet ahşap Sensei Wu minifigürü oluşturulduğunu öğrenmek hoşuma gitti… peki ya diğerleri? Örneğin şu sırada Jüpiter’in yörüngesinde dolanan alüminyum minifigürler gibi? Neden yine Mr. Gold’dan bahsediyoruz?
The Art of the Minifigure ilginç, ama kapsamlı değil.
The Art of the Minifigure kitabı çeşitlilik ve kapsama konularına da değiniyor. Çeşitlilik konusunda bir bölüme kesinlikle varım. Ama kitap, konuya detaylı bir şekilde yaklaşmıyor. Ağırlıklı olarak erkek-kadın minifigürler ve çocuk-genç minifigürlerin nasıl temsil edildiğine yoğunlaşmış. Örneğin, Women of NASA Ideas setiyle ilgili uzun bir bölüm var. Bu set artık satışta bile değil. İlk tekerlekli sandalyede olan minifigüre şöyle bir değinerek kapsama konusunu kapatmış. İşitme cihazlı baskıya sahip minifigürden ya da görme engelli, rehber köpekli minifigürden bahsetmiyor bile. Sanat ile ilgili bir kitapta, minifigür kafasının yanına yapılan ilk baskı olan işitme cihazından bahsetmek daha uygun olurdu. Bunlara ek olarak, ten renklerinden neredeyse hiç bahsedilmemiş.
Son olarak, kitap ağır bir reklam notuyla kapanış yapıyor. O kadar sürdürülebilirlik konuşması arasında, minifigür sonradan akla gelmiş bir düşünce olarak kalıyor. Konunun minifigürlerle hiç ilgisi olmadığı gibi, tamamen kendi çıkarını düşünme olarak algılanıyor. LEGO Grubunun ekolojik girişimleri beni her zaman etkilemiştir. Ama minifigürlerle ilgili bir kitapta yerleri yok. LEGO Grubu minifigürlerde henüz yenilenebilir plastik kullanmıyor. Kitap her ne kadar bu girişimi gelecekte olabilecek bir şey olarak sunsa da, şu sırada minifigürlerle hiçbir ilgisi yok. Halkla İlişkiler bölümünün hazırladığı sürdürülebilirlik beyanı gibi olan iki paragraftan sonra, sürdürülebilirlik bölümü “LEGO Grubu ilerleme kaydediyor – ve bu yolculuğun her adımına minifigürü de dahil etmeye hazır.” Cümlesiyle kapanıyor. Aradaki bağlantı biraz zorlama olmuş.
Sürdürülebilirlik konusu çok iyi… ama minifigürlerle ilgili olan bir kitapta değil.
Kitap, minifigürün yolculuğu ile ilgili birazcık farklı bir açı sunuyor. LEGO Grubunun minifigürlerin önemi ile ilgili düşüncelerinin değişmesini izlemek ilginç geldi. Temel olarak, eklentiden odak noktasına dönüştüler. Bunu basılı olarak görmek bir farkındalık anı oldu. Kişisel deneyimlerinden dolayı, bu durumun bir miktar farkındaydım. Kitapta okumak, bu fikrimi pekiştirdi.
Sonuç olarak, deneyimli LEGOseverler The Art of the Minifigure kitabıyla yeni bir şey öğrenmeyecek. Ayrıca “sanat” konusuyla ilgili çok az şey bulacaksınız. Yine de, yeni ve hobiye geri dönen LEGO hayranları, minifigür tasarımı ve üretimi ile ilgili güzel bir özet bulabilirler. Avantajı, bilginin tek bir yerde toplanması ve eğer kitap seviyorsanız, elinizde tutabileceğiniz bir kitap olması. Ne yazık ki, benim için The Art of the Minifigure kitabı, o ya da bu şekilde daha önce okuduğum bir kitap, ve kapsamlılık açısından beklediğimin kat kat altında. Chronicle Books’un Master Builder Notebook adlı defterinden daha çok keyif almıştım.
Çevirenin düşünceleri
Çevirimiz burada bitiyor. Tom’un yazdıklarını okuduktan sonra düşündüm. Kitap gerçekten isim olarak çok iddialı: Minifigür Sanatı. Sırf bu yüzden almayı düşünüyordum zaten, eskizler olur, tasarım aşamaları olur, hatta belki minifigürlerden esinlenerek yapılan başka şeyler olur. Yok değil, var, ama sanki sayıları biraz az gibi. Benim bile azıcık bilgim ve araştırmam ile bulduğum, minifigürlerden esinlenerek yapılan eserlerin sayısı daha fazla.
Ama diyelim ki “sanat” konusunu LEGO Grubunun içinde tutmaya karar verdiler. Tamam, o da olur. Yine aynı şeyi söyleyeceğim, ben bile sadece Instagram’da takip ettiğim hesaplardan bulması Mr. Gold’dan bile (!) daha zor olan bazı minifigürler olduğunu biliyorum. Kitapta en azından bunların fotoğrafları olabilirdi., Jüpiter’in yörüngesinde minifigür olduğundan ise haberim bile yoktu. LEGO haberlerini yakından takip etmeye başlamamdan epey zaman önce gerçekleşmiş. Eski olmasına rağmen, kitapta yeri olabilirmiş. Sonuçta kitap sadece en yeni minifigürlerden bahsetmiyor, tarihine de değiniyor. Bu da dönüm noktalarından biri olarak geçebilirmiş.
Bekâra karı boşamak kolay olur derler, benimki de o hesap. “Ben olsaydım nasıl yapardım” dediğimde, aklıma birçok şey geliyor. Tabii ki olay bu kadar kolay değil. Kitabın yazarı olan Brian Barrett’ın kapsamlı bir araştırma yaptığından hiç şüphem yok. Bilemeyiz, belki de dahil etmek istediği bazı şeyler LEGO Grubu tarafından reddedildi. Belki kullanmak istediği bazı görseller, telif hakkı problemleriyle karşılaştı. Herşey olabilir. Ama Tom’un da dediği gibi, Minifigür Sanatı isimli bir kitap, kesinlikle minifigürün sanatıyla ilgili daha fazla şey içermeliydi (kitap elimde yok ama MiniSuperHeroesToday’in videosu sayesinde sayfa sayfa görme şansım oldu).
Yıllardır ülkeye gelen (ve arada gelmeyen) çoğu LEGO kitabını alıyorum. Yakın zamana kadar bunların büyük bir bölümü DK yayınlarında çıkıyordu, ve benzer konulu kitaplarda, Tom’un da dediği gibi, aynı resimlerin kullanıldığı oluyordu. O zamanlar bunu çok umursamazdım, çünkü dünya henüz bu kadar küçülmemişti. Setler ya da minifigürler çıkmadan önce sosyal medyada resimlerini görme, YouTube’da inceleme videolarını izleme şansınız yoktu. Bu yüzden, kitabın yararlılığı ve güncelliği konusunda Tom’a katılıyorum. Gerçekten güzel olabilecek bir fırsatı kaçırmış sanki LEGO Grubu.
Buna rağmen, içimdeki çocuk saçımı çekip “Tamam ya, onlar da yavaş yavaş çağa ayak uyduracaklar. Bak görürsün, bundan sonraki kitaplar daha güzel olacak!” diyor.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Not: Araştırma yaparken The Brick Post sayfasında “İncelemeyi ben yazsaydım böyle olurdu” dedirten bir inceleme yazısı buldum. Yazının bir yerinde “LEGO yolculuğuna geç başlamış biri olarak, çok şey kaçırmışım” diyor. Benim de gerçek LEGO yolculuğum aslında 4 yıl önce başladı. Sanırım biraz da o yüzden objektif bakamıyorum, 40 yıllık alışkanlık 4 yılda değişmiyor çünkü. Neyse, biz de öğreneceğiz yavaş yavaş…
Bukalemunlu resim dışındaki resimlerin hepsi True North Bricks sayfasından alınmıştır. Yazıyı çevirip yayınlamama izin verdiği için kendisine bir kez daha teşekkür ederim.
Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)