Oyuncak Fotoğrafçılığı: Kompozisyon İlkeleri (Bölüm 2)

Bayanlar baylar, yeni bir oyuncak fotoğrafçılığı yazısıyla tekrar sizinle beraberiz. Biliyorum, aradan çok zaman geçti, ve bir önceki yazımda söylediğim gibi her zaman istediğim kadar ilgi gösteremiyorum buraya, ama iki aylık bir aradan sonra bence yeni bir fotoğrafçılık yazısının zamanı çoktan gelmiş. O zaman başlayalım.

Bir önceki yazıda kompozisyonda önemli olan üç ilkeden bahsetmiştim: 1/3 ilkesi, tek sayı ilkesi, ve kompozisyonda çizgi kullanımı. Bunların hiçbiri öyle kesin, katı kurallar değil, size yardımcı olabilecek, fotoğraflarınızı daha ilginç hale getirebilecek etkenler. İlle de ille bunları kullanmalısınız diye bir koşul yok, ama bilirseniz, zaman zaman fotoğraflarınızda uygularsanız, daha başarılı kompozisyonlar yaratabilirsiniz.

oyuncak fotoğrafçılığı
Av-avcı

Her zamanki gibi başlamadan söylemek istediğim bir şey var. Ben profesyonel fotoğrafçı değilim. Lensleri değişen janjanlı bir fotoğraf makinasıyla değil, telefonumla çekiyorum bütün fotoğraflarımı. Evet, daha önce bahsettiğim kitapları yazarken de, internette dolaşırken de, fotoğrafçılıkla ilgili pek çok şey öğrendim. Ama bunları her zaman uyguluyor musun derseniz, cevabım hayır. Benimki sadece oyuncak (ağırlıklı olarak LEGO) fotoğrafçılığına ilgi duyanlar için, başlangıç düzeyinde bir yazı grubu olacak. Bu konuda benden çok daha deneyimli olan, çok daha güzel resimler çeken, ve bu konuda bilgi veren başka bloglar var. Bu konuya ilgi duyuyorsanız ve İngilizce’niz yeteri kadar iyiyse, o bloglara da göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Fotoğrafçılık çok geniş bir konu. Bu konuda yazılmış bir sürü kitap, internet üzerinde bir sürü ders, bir sürü yazı bulmak mümkün. Benim burada izleyeceğim yol, kendi deneyimlerime dayalı bir yol olacak, dolayısıyla “Aaa bunu niye şimdi söylüyor, daha önce söyleseydi ya!” derseniz, nedeni bu.

Bunları aradan çıkarttığımıza göre, artık asıl konuya geçebiliriz.

Fotoğraflar nasıl daha ilginç ve keyifli hale getirilebilir?

Kim daha ilgi çekici fotoğraf çekmek istemez ki? Kullandığınız cihaz ne olursa olsun, boş bir arkaplan üzerinde bir minifigür, ya da karmakarışık bir arkaplanın önünde bir kompozisyon insanlar üzerinde her zaman istediğiniz etkiyi yaratmayabilir. Diyorsanız ki “Kardeşim, ben fotoğraf çekmiş olmak için fotoğraf çekiyorum”, eyvallah, aynen devam edin. Kesinlikle küçümsemiyorum, hatta tam tersi, benim Instagram profilim bu tür fotoğraflarla dolu. Çünkü insan her zaman uzun uzadıya uğraşmak istemiyor, ya da buna vakti olmuyor. İyi de olsa, kötü de olsa, o anı paylaşmak istiyor.

Ama kimi zaman da “Ya bak ne kadar güzel bi fotoğraf, benim çektiğim resim neden böyle olmasın ki?” diye düşünmüyor değil (en azından ben düşünüyorum). Birazdan bahsedeceğim noktalar, fotoğraflarınızı daha ilginç hale getirmenize yardımcı olabilir. Fakat uyarayım, bu tür kompozisyonlara biraz daha fazla vakit ayırmanız gerekecek.

Bugünki kompozisyon ilkeleri, şunlardan oluşuyor:

  • Bakış açısı
  • Ölçek
  • Odaklama ve Odak noktası

Bakış Açısı

Minifigür fotoğrafı çekiyoruz, değil mi? Yani 4 cm’lik bir “insan”ın fotoğrafını. Bu da demek oluyor ki, dünyaya onun gözünden bakmalı, çevreyi onun gözünden görmeliyiz. Ancak o zaman çektiğimiz fotoğraf “oyuncağın fotoğrafı” olmaktan çıkıp “oyuncak fotoğrafı” olma yolunda ilerler.

Aşağıda ana konusu Batman olan iki tane fotoğraf var. Biri, daha önceki yazılarımdan birinde de kullandığım, Batman minifigürlerimin toplu fotoğrafı. Yukarda belirttiğim iki kategoriden, oyuncağın fotoğrafı kategorisine giriyor. Yukardan çekilmiş, neyin ne olduğu bile zar zor anlaşılan bir toplu fotoğraf. İkincisi ise, Batman ve Catwoman arasındaki zaman zaman olan yakınlaşmayı temsile çekilmiş bir oyuncak fotoğrafı. Minifigürün göz hizasından çekilmiş, dolayısıyla oyuncak birden gerçek insan ölçeğine gelmiş.

Tabii “Ya tamam da, ilk fotoğraf zaten başka bir amaçla çekilmiş!” diyebilirsiniz. Doğru. O zaman buyrun, aynı amaçla, aynı gün, ama farklı bakış açılarıyla çekilmiş iki resim. Sizce hangisi verilmek istenen duyguyu daha iyi yansıtıyor?

Minifigürlerin “hayatını” anlatan resimlerde, fotoğrafı onların bakış açısından çekmek önemli, evet. Ama kesin kural mı? Kesinlikle hayır. Çünkü bakış açısını abartılı bir şekilde değiştirerek de farklı bir fotoğraf yakalayabilirsiniz. Aşağıda olduğu gibi. Biri iyice yukardan, biri de iyice aşağıdan çekilen iki fotoğraf.

Sol: Kuş bakışı. Sağ: Tırtıl bakışı.

 

Bu kadar abartmaya da gerek yok aslında. Farklı bakış açılarının ustası diyebileceğim @bricksailboat, kamerayı minifigürün göz hizasının altına alıp, yukarı doğrultarak çektiği bu fotoğrafta, basit bir minifigür fotoğrafını biraz daha dramatik bir hale getirmiş.

 

@thereeljames23 ise tam tersini yapmış. Kamera yukarda, doğrudan aşağı bakıyor. Ve birdenbire karşımıza herhangi bir yemek sayfasında bulabileceğimiz, tahta üzerinde doğranmış havuçlar ve çevresinde doğranmamış olanlar çıkıyor, tabi LEGO-laştırılmış haliyle.

 

Uzun lafın kısası, kamera açısıyla oynayarak daha ilginç fotoğraflar ortaya çıkarmak mümkün.

Ölçek

Tıpkı bakış açısı gibi, ölçek de önemli. Dışarda gelişigüzel çekilen bir fotoğrafta istenmeyen bir takım ölçek-bozucular ortaya çıkabilir. Örneğin çevredeki apartmanlar, yolun kenarına park etmiş bir araba, ya da parktaki bir ağaç. Aşağıdaki resimde, arkaplandaki ağaç Eyfel Kulesi’nin vermek istediği etkiyi bozuyor, onun oyuncak olduğunu ortaya çıkarıyor.

Bunları kadraja almayarak, fotoğrafı çektiğimiz dünyanın minifigür ölçeğinde olmasını sağlayabiliriz.Sanki biz 4 cm’lik insanların dünyasına gitmişiz de, elimizde minicik bir kamerayla resim çekiyormuşuz gibi. Aynı parkta çekilen bu resim, kamera biraz daha yukarı baksa, arkaplandaki salıncak ve kaydırakları da gösterecek, ölçek değişecek.

oyuncak fotoğrafçılığı
Fotoğrafın nerde çekildiğini gizlemek kimi zaman gerekli olabilir

Tabii bunun tersini düşünmek de mümkün. Belki de o 4 cm’lik insancıklar bizim dünyamızı işgal etti? Kimbilir biz yokken mutfakta/salonda/banyoda neler karıştırıyorlar! @eat_my_bricks’in çektiği fotoğraflar, bu konuda bir fikir sağlayabilir.

Ya da iyice coşup, minifigürleri bizim boyutumuza getirebiliriz. Bunun için biraz fotoşop ya da benzeri bir uygulama bilgisi gerekebilir. Aşağıdaki resim, iki ayrı fotoğraf olarak çekilip, sonra telefondaki bazı uygulamalar kullanılarak bu hale getirildi. Estetik ve espri açısından diğerleri kadar iyi olmayabilir, ama deneme-yanılma yoluyla çok daha iyilerini yapabilirsiniz.

Örneğin @legoprojectphoto tarafından çekilen bu resim gibi. Nasıl gerçek insanlar Pisa Kulesi’ni itiyor ya da ona yaslanıyor gibi poz verebiliyorsa, açı iyi ayarlanırsa aynı şeyi bir minifigür de yapabilir.

 

@rictsephotography, ölçekle epey oynayan bir fotoğrafçı. İlginç fikirlere ilham kaynağı olması için resimlerine bakmanızı tavsiye ederim.

Odaklama ve Odak Noktası

Çok basit gibi görünen ve isim olarak birbirine yakın iki terim. Gel gelelim iş uygulamaya gelince kimi zaman insanı çıldırtabilir, özellikle de odaklama.

Telefon kameralarında bazen daha kolay, bazense daha zor olan bir şey bu. Ekrana dokunuyoruz, hop, istediğimiz noktaya odaklıyor, değil mi? Evet, ama biz insan, manzara, bina, yemek fotoğrafı çekmiyoruz. Oyuncak fotoğrafı çekiyoruz. Bu da demek oluyor ki, konuya biraz daha yakın olmamız gerek. Bir nevi makro fotoğraf çekmemiz gerek. O zaman ne oluyor? Eğer telefonun kamerası yeteri kadar iyi değilse, bir türlü istediğimiz yere odaklanmıyor. Özellikle şu sırada kullandığım telefonda bunu çok yaşıyorum. Aynı fotoğrafı 20 kez çekiyorum, şansıma bir tanesinde istediğim yere odaklanırsa ne âlâ.

Profesyonel kamerada, özellikle de yakın çekim ya da makro çekim yapabileceğiniz bir lensiniz varsa, bu daha kolay oluyor. İstediğiniz gibi odağı ayarlıyorsunuz, yapacağınız ayarla da arka planı istediğiniz derecede bulanıklaştırıyorsunuz.

Aşağıda üç örnek var. İlki, yarı profesyonel bir fotoğraf makinasıyla çekilen bir resim. İkinci ve üçüncü resimler ise iki farklı telefonla çekildi. Gördüğünüz gibi, kamera üçüncü resimdeki konuya, yani güneşlenen zombiye, bir türlü odaklanamamış, üstelik çok yakından çekmediğim halde.

oyuncak fotoğrafçılığı
İyi ve kötü odaklama örnekleri

Kullandığınız kamerayı tanıyarak, hangi koşullarda nasıl çalıştığını deneyerek, ve yeri geldiğinde bol sabır göstererek, odaklama konusunda uzmanlaşabilirsiniz.

Gelelim odak noktasına…

Odak noktası, çok basit bir şekilde anlatmak gerekirse, resimde asıl göstermek istediğiniz şey diyebiliriz. Bir önceki yazıda bahsettiğim 1/3 ilkesi, tek sayı ilkesi ve çizgilerin kullanımıyla da bu odak noktasını daha rahat belirleyebilirsiniz. Böylece, kalabalık bir resimde bile, izleyici sizin istediğiniz yere bakar.

Tabii odaklamayı kullanarak arka ya da ön planı daha bulanık hale getirirseniz, odak noktası da otomatik olarak değişir. Aşağıda aynı iki resmin farklı noktaya odaklanmış, odak noktaları da buna bağlı olarak değişmiş halini görüyorsunuz.

oyuncak fotoğrafçılığı
Batman ve dağ… Dağ gibi Batman!!!

Bugünlük bu kadar…

Evet, bir oyuncak fotoğrafçılığı yazımızın daha sonuna geldik. Eğer burada bahsettiklerimi fotoğraflarınızda kullanır ve Instagram’da paylaşırsanız, #bukabricksfotoğrafları etiketini kullanın. Böylelikle hem fotoğraflarınızı görebilirim, hem de takıldığınız yerde size yardımcı olabilirim.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

oyuncak fotoğrafçılığı
Yukarı, aşağı…

 

Oyuncak fotoğrafçılığı (ve tabii LEGO fotoğrafçılığı) ile ilgili kayda değer sayfalardan bazıları:

 

Alıntı olduğu belli olanlar dışında kullanılan görsellerin hepsi bana aittir.

Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)

Yorumlar

  1. Minifigürist

    Benim nazarımda; iç mekanda hele bir de 30×30 cm’lik ışık çadırı altında çekim yapmanın en büyük sıkıntıları listesinin iki numarasında bu bakış açısı ya da çekim açısı detayı var. Fotoğraflarımda genellikle figürümün göz hizasına yakın çekimler yapmaya çalışsam da bazen zoraki olarak bu perspektifin dışına çıkıp izometrik bir görüntü kullanmam gerekiyor. Bu da bahsetmiş olduğun, “oyuncak fotoğrafı” ile “oyuncağın fotoğrafı” açmazına sürüklüyor insanı.

    Mesela, eti puf kaplarını kullanıp, figürüm için izolasyon alanı sağladığım bir fotoğrafım vardı. Figür ayaktayken bu kapların içine sığmadığı için, oturur pozisyondayken yerleştirdim kapları. Bu sefer de kapların birleşim yeri nasıl olduysa figürün surat hizasına denk gelip suratını engeller oldu. Keza daha bugün paylaştığım “poker face” fotoğrafı da benzer sıkıntıya sahip. Aslında konu ve konsept, figürü doğrudan yüz hizasından fotoğraflamaya müsait ve bilinç altında insanı da buna yönlendiriyor ama bunu tercih etmiş olsaydım masada açık duran kağıtları, oynanan bahisleri vs fotoğrafa aktarabilme imkanım olmayacaktı.

    Bazen çevre şartlarından bazen kompozisyondan kaynaklanan bu izometrik çekim açısı kusurunu gidermek için, daha sonraki bu tarz fotoğraflarıma çeşitli filigranlar yardımı ile bir güvenlik kamerası efekti vermeyi ve o güvenlik kamerasının kaydından alınan bir görüntüymüş havası yansıtmayı düşünüyorum. Bu tür fotoğrafları daha doğal bir şekilde yansıtabilecek başka bir yol aklıma gelmiyor.

Bir yorum yazın

Back to Top