Oyuncak Fotoğrafçılığı: Kompozisyon İlkeleri (Bölüm 1)

Yaklaşık bir aylık bir aradan sonra yine bir oyuncak fotoğrafçılığı yazısıyla karşınızdayım! Blogu düzenli olarak takip edenlerden özür dileyerek başlamak istiyorum. Yazıları sadece ben yazdığım için (birkaç misafir yazısı hariç), her zaman istediğim sıklıkta yayın yapamıyorum. Bakarsınız ilerde bu değişir, koskoca bir ekip olur. Kim bilebilir ki?

Evet, oyuncak fotoğrafçılığı… Önceki yazılarda oyuncak fotoğrafçılığının tarihine değindik, sonra da konu, öykü ve sahne üzerine konuştuk. Bugün de fotoğraflarınızı biraz daha ilginç hale getirebilecek birkaç püf noktaya değineceğim. Fotoğraf çekmeye hazır mısınız? O zaman minifigürlerinizi alın gelin!

Her zamanki gibi başlamadan söylemek istediğim bir şey var. Ben profesyonel fotoğrafçı değilim. Lensleri değişen janjanlı bir fotoğraf makinasıyla değil, telefonumla çekiyorum bütün fotoğraflarımı. Evet, bir önceki yazıda bahsettiğim kitapları yazarken de, internette dolaşırken de, fotoğrafçılıkla ilgili pek çok şey öğrendim. Ama bunları her zaman uyguluyor musun derseniz, cevabım hayır. Benimki sadece oyuncak (ağırlıklı olarak LEGO) fotoğrafçılığına ilgi duyanlar için, başlangıç düzeyinde bir yazı grubu olacak. Bu konuda benden çok daha deneyimli olan, çok daha güzel resimler çeken, ve bu konuda bilgi veren başka bloglar var. Bu konuya ilgi duyuyorsanız ve İngilizce’niz yeteri kadar iyiyse, o bloglara da göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Fotoğrafçılık çok geniş bir konu. Bu konuda yazılmış bir sürü kitap, internet üzerinde bir sürü ders, bir sürü yazı bulmak mümkün. Benim burada izleyeceğim yol, kendi deneyimlerime dayalı bir yol olacak, dolayısıyla “Aaa bunu niye şimdi söylüyor, daha önce söyleseydi ya!” derseniz, nedeni bu.

Buka ve Minnie ile fotoğrafçılık dersleri :)

Fotoğrafçılık İlkeleri

Ne tür fotoğraf çekerseniz çekin, göz önünde bulundurulduğu zaman fotoğrafları daha çekici hale getiren bazı ilkeler var. Bunları uygulayıp uygulamamak size kalmış. Ama uyguladığınızda, ister istemez fotoğraflarınız daha iyi oluyor. Ve bu ilkelerin etkisi tamamen gözün fiziksel yapısıyla alakalı. Bunun nasıl olduğunu ilkeleri tek tek anlatırken açıklayacağım.

Bu arada, aklınızdan çıkarmamanız gereken bir şey daha var. Fotoğrafçılık üzerine olan pek çok sayfa, bu ilkeleri anlattıktan sonra, onları uygulamayın da der. Daha doğrusu, yeri geldiğinde bu ilkelere zıt fotoğraflar çekmenizi tavsiye eder. Sonuçta elinizde kameranız varken siz bir sanatçısınız, ve kendinizi kısıtlamanız, yapacağınız sanattan keyif almanızı engelleyebilir. Dolayısıyla, bu ilkelerin varlığını bilin, yeri gelince uygulayın, ama ne yaparsanız yapın, keyif alın!

Evet, bugün fotoğrafta kompozisyon ilkelerine değineceğiz. Başlangıç için aşağıdaki üç ilkeyi seçtim, sonraki yazılarda da bunlara devam edeceğim.

  1. 1/3 ilkesi
  2. Tek sayı ilkesi
  3. Çizgiler

1/3 İlkesi

Aslında bu ilkeyi, modern fotoğraf makinalarında ve telefon kameralarında uygulamak epey kolay. İsteğe bağlı olarak açıp kapatabileceğiniz bir özellik var: Kılavuz çizgiler (grid). Bu özelliği açtığınız zaman, ekranda iki dikey iki de yatay çizgi çıkıyor, ve ekran 9 eşit parçaya bölünüyor.

Peki bu neden daha iyi bir fotoğraf yaratıyor? Çünkü gözümüz, fotoğrafını çektiğimiz şey (yani konu) tam ortada olunca bir simetri arıyor, bulamayınca da resim hoş gelmiyor. Evet, bir sürü bilimsel yazı okuduktan sonra geldiğim nokta bu: Göze hoş gelmesi. Ayrıca, konumuzun kadrajın ortasında değil yan tarafında olması, geri kalan alanı başka şeyler için kullanmamıza imkan veriyor.

Örnek. Buyrun, örnek.

oyuncak fotoğrafçılığı
Kadrajın tam ortasında ve üçte birinde olan konu

Aynı resmin iki farklı şeklini koydum, karşılaştırma yapmak daha kolay olsun diye. Uzmanlara göre (!), sağ taraftaki resim göze daha çekici geliyormuş, o yüzden de onu daha çok beğeniyormuşuz. Bunun istisnaları da var tabii, eğer mükemmel bir simetri yakalarsanız, kadrajın ortasında olan konu da aynı derecede güzel geliyor göze.

Ne yalan söyleyeyim, bu benim sürekli aklımdan çıkan bir şey. İnatla konuyu tam ortaya koyuyorum, öyle resmini çekiyorum. Ama en büyük avantajım (ve tabii sizin de), sonradan kırpma şansımın olması. Dolayısıyla, aslında kadrajın ortasında olan bir figür, hoop, yan tarafa geliyor.

Tabii fotoğrafı bunu düşünmeden çektiğim için, bazen böyle fotoğraflar da çıkabiliyor.

Nereye gidiyoruz?

Bu resim, bana “Koskoca tarlada oturacak yer bulamadın mı arkadaş?” dedirttiriyor. Evet, konuyu kadrajın ortasına yerleştirmemişim, ama hareket ettiği varsayılan bir araç var, ve yolu bitirmiş gidiyor. Sanki dünyaya sırtını dönmüş gibi.

oyuncak fotoğrafçılığı
Şuraya gidiyoruz :)

Oysa bu fotoğraf, kompozisyon olarak çok daha başarılı olmuş. Yine hareket eden bir konu, ama sağ taraftaki boşluk, figürün gittiği yönü tamamlıyor.

Hayali olarak (ya da telefon/kamera yardımıyla) kadrajı üçe bölüp, resmi de sağ ya da sol tarafa yerleştiriyoruz

Bunlar da, düşünülerek çekilmiş fotoğraflara örnek.

Uzun lafın kısası, 1/3 ilkesi, fotoğrafın görsel olarak daha çekici olmasını sağlayan bir faktör.

oyuncak fotoğrafçılığı
Gün batımına doğru sürmeye hazır mıyız?

Tek Sayı İlkesi

Az önce simetriden bahsetmiştim, hatırlıyor musunuz? Tek sayı ilkesi de, bu simetriyi güçlendirmek için, ya da bir simetri yaratmak için kullanılan bir ilke.

Şöyle ki, çektiğiniz fotoğraftaki konu sayısı tek olunca, resim daha dinamik hale geliyor. Çift sayı olduğunda, göz bu konuları grupluyor, ve resmi parçalara ayırıyor. Dolayısıyla nereye odaklanacağını bilemiyor. Oysa tek sayı olduğu zaman, gruplama yapsa bile bir şey hep dışarda kalıyor, ve o zaman da oraya odaklanıyor.

Tek sayıyla ilkesiyle ilgili bir önemli nokta daha var. En iyi etkiyi üç ya da beş konuyla alabiliyoruz. Beşten fazla olduğu zaman, gözümüz onu tek bir grup olarak algılıyor, ve asıl odak noktasını bulmakta zorlanıyor.

Evet, bakalım örneklerimiz nasıl.

Tek sayı ilkesi örnekleri

İlk iki resimde, odak noktası ortadaki figür. İki yanında olan diğer figür ve aksesuarlar da, onu güçlendiriyor. Üçüncü resimde göz doğrudan sol taraftaki minifigüre odaklanıyor. Sonra da “Ha, evet, iki tane daha varmış, iyi, güzel” diye diğerlerini görüyor. Alttaki resimde ise minifigür sayısı tek olmasına rağmen, sayıca fazla olduğu için göz onları iki gruba ayırıyor, ve toplamda yine üç grup figür görüyor. Odak noktası da ortadaki figür.

oyuncak fotoğrafçılığı
Tek sayı ilkesine örnek olamayanlar

Bunlar da ilkeye uymayan resimler. Soldaki resimde dört minifigür var. Hoop, ikişer ikişer grupladık. Eee? Nereye odaklanacağız şimdi? Ne anlatmak istiyor bu resim? Belli değil. Sağ tarafta ise o kadar fazla minifigür var ki, en iyisi onların hepsini tek bir grup olarak görmek. Bir de çok vıcır vıcır, iyisi mi daha sade bir yere odaklanayım ben. Aa, arkada bir ihtiyar var, nereye bakıyor acaba?

Ve böylelikle bulanık olan ve resimle hiçbir ilgisi olmayan biri, resmin odak noktası haline geliyor.

Şunu da belirteyim. Bu söylediklerimin hiçbirini bilinçli olarak yapmıyoruz. Hepsi saniyenin bilmemkaçta birinde beynimizle gözümüz arasında olan şeyler.

Tıpkı 1/3 ilkesi gibi, tek sayı ilkesi de bilinçli olarak uyguladığım bir şey değil. Genellikle kafama göre resim çektiğim için, konu sayısı tek miymiş, çift miymiş, grup olmuş mu, olmamış mı, çok umursamıyorum. Çektiğim fotoğraf hoşuma gitti mi? Bitti.

Hmm, acaba ne hakkında konuşuyorlar?…

Çizgiler

Çizgi sadece fotoğrafçılıkta değil, diğer sanat alanlarında da kullanılan güçlü bir öğe. Dikey çizgiler güçlülük ve sağlamlığı, yatay çizgiler de hareketsizliği ve dinginliği temsil ediyor. Diyagonel yani çapraz çizgiler de, bu ikisinin arasında olduğu için, hareketi. Burada bahsedilen hareket sadece konunun hareket ediyor olduğu düşüncesinin verilmesi değil, aynı zamanda çektiğiniz fotoğrafa dinamiklik katma. Yani konu hiçbir şey yapmadan dursa bile, fotoğraf daha göz alıcı oluyor.

Peki çizgiler gözü nasıl etkiliyor? Birincisi, çizgileri takip ederek fotoğrafın odak noktasına ulaşılabileceği hissini veriyor. İkincisi, derinlik yaratıyor. Üçüncüsü de, fotoğrafa bağlı olarak, simetri yaratmaya yarıyor. Bunlar çapraz çizgilerin etkileri. Yatay ve dikey çizgiler de, fotoğraf ikiye bölünmüş izlenimini yaratıyor.

Çektiğim resimlerde, çizgileri çoğunlukla dış mekan çekimlerinde kullanmışım. Evet, diğer ikisi gibi bu da her zaman dikkat ettiğim bir ilke değil. Ufuk çizgisi yatay çizgi için çok uygun. Çevredeki binalar ve elektrik direkleri de dikey çizgilere örnek olabilir. Çapraz çizgilere gelince… Sanırım en kolayı bunu yapmak. Kameranın açısını değiştirdiğiniz zaman, bütün düz çizgileri çapraz çizgilere dönüştürebilirsiniz. Tabii bu örnekler kolaylıkla çoğaltılabilir, sonuçta çevremizdeki herşeyi çizgi olarak görmemiz mümkün.

Gelelim örneklere.

oyuncak fotoğrafçılığı
Yatay çizgi örnekleri

Arka plandaki yatay çizgiler, bu resimlerin üçüne de bir durağanlık katıyor. Kullanılan figürler ve ışık koşulları da, en azından ikisinde, bu durağanlık hissini güçlendiriyor.

Dikey çizgi örneği

Dikey çizgilere örnek olarak bir tek bunu bulabildim. “Vaay, ne kadar da ihtişamlı bir bina, değil mi?” düşüncesiyle çekilmiş bir fotoğraf.

oyuncak fotoğrafçılığı
Çapraz çizgi örnekleri

Bunlar da çapraz çizgi örnekleri. Gördüğünüz gibi, figür hareketli olmadığı zaman bile, fotoğrafta bir hareket hissi var.

Tabii çizgilerin ille de arka planda olmasına gerek yok. Çektiğiniz figürlerle, ya da onların sağına soluna koyduğunuz aksesuarlarla da bu çizgileri yaratabilirsiniz. Tıpkı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi.

Arka planda olmayan çizgi örnekleri (sol ve orta), yatay ve dikey çizgilerin bir arada kullanılması (sağ)

Bu kadar mı?

Evet, bugünlük bu kadar. Aslında değinmek istediğim başka ilkeler de vardı ama çenem düştü, yazı uzadı. Eh, sizi de sıkmak istemiyorum. O yüzden bir sonraki yazıda görüşmek üzere diyelim şimdilik. Söz veriyorum, oyuncak fotoğrafçılığı ile ilgili yazıları daha sık yayınlamaya çalışacağım.

Aklıma gelmişken… eğer bahsettiklerimi resimlerinizde kullanırsanız ve Instagram’a koyarsanız, #bukabricksfotoğrafları etiketini kullanın. Hem fotoğraflarınızı görme şansım olur, hem de takıldığınız yerlerde size daha rahat yardımcı olabilirim.

Hoşçakalın!

 

Oyuncak fotoğrafçılığı (ve tabii LEGO fotoğrafçılığı) ile ilgili kayda değer sayfalardan bazıları:

Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)

2 Comments

  1. Minifigürist

    E bu yazı bir solukta bitti. :(

    Telefonumun kamerasını genellikle “kare çekim modu” şeklinde kullandığım için, ızgaraları göz ardı edip konuyu doğrudan merkeze yerleştiriyorum (bilinçli olarak yaptığım bir şey değil). Bir kaç fotoğrafta 1/3 kuralını uygulamayı deneyip, farkında olmadan yine bunu pas geçtiğimi fark edince “kasma kendini, içinden geldiği gibi çek gitsin” demeye başlamıştım. :P Hele çizgiler konusu, benim fotoğraflarımda asla yer almayan bir ekol. Profesyonellikten uzak, amatör bir ruh ile bu işle ilgilenince sanırım ortaya ben çıkıyorum. :D

    Öğretmene, ödevlerimizi göstereceğimiz hashtag fikri iyiymiş, onu da bir kenara kayıt edeyim şimdiden. ^^

  2. Pınar

    Hahahaha, öğretmen -ödev ilişkisine bayıldım. O anlamda söylememiştim, hani belki okuyan birkaç kişi çıkarsa, onlar da fotoğraf çekerse, paylaşım maylaşım… :))

    Ne yalan söyleyeyim, çizgi konusunda ben de öyleyim. Çektiğim fotoğraflara bakarken “Hah, bak bu uygun olur” deyip örnek olarak koydum. Yoksa “Aa, şurda çizgi var, bu bilmemne kuralına uygun olur” dediğim yok yani. Ama en büyük şansım, yaklaşık 10,000 adet (yazıyla on bin :) ) fotoğrafım olduğu için, illa ki içinden işe yarar bir şey çıkıyor.

    Yazılara başlamadan söylüyorum ya, ben de profesyonel değilim, keyif aldığım için fotoğraf çekiyorum. Yazılar da zaten benim (ve tabii senin) gibiler için :)

Bir yorum yazın

Back to Top