2017 yılında oyuncak fotoğrafçılığı ile ilgili iki kitabım yayınlandı. Yanlış anlamayın, reklam falan yapmıyorum. Amacım kendimi övmek de değil. Benimki sadece şanstı. İnternette iş ilanlarına bakarken “Bildiğiniz bir konu hakkında kitap yazmak istemez misiniz?” gibilerinden bir şeye rastladım. O zamanlar daha çok yeniydim bu konuda, ama neden olmasın dedim. Şansıma, yayıncı da aynı şeyi söyledi. Epey sancılı birkaç ay sonra ilk kitap, daha da sancılı birkaç ay sonra da ikinci kitap çıktı. Daha önce tanıdıklarımın yaşadığı zorlukları bildiğim için, bunun bu kadar rahat olması beni hem şaşırttı, hem de sevindirdi. Kapı kapı dolaşmadan, “Kusura bakmayın, bizde bu satılmaz” laflarını duymadan, iki tane kitabım yayınlanmıştı!
Kitaplar elime geçtikten sonra, ne yalan söyleyeyim, biraz hayal kırıklığına uğradım. Bir kere hiç kimse bana resimlerin siyah beyaz olacağını söylememişti. Bunu bilseydim, ona göre resim çekerdim. İkincisi, sayfa düzenini yapan kişi benim çalışanım olsa çoktan işten kovulmuştu. Evet, kitabın yayınlanması güzel bir şeydi, ama sonucun bu şekilde olması çok sinir bozucuydu.
İzleyen aylarda ara ara aklımdan geçti, “Acaba” dedim “ikisini birleştirip bir de Türkçe olarak yazsam mı?”. Ama dediğim gibi, 5-6 ay o kadar sıkıntılı geçmişti ki, birisi “yazı” dediğinde bile kaçar hale gelmiştim. Herşey gibi, zamanla Türkçe kitap yazma isteğim de azalarak bitti.
Ama insan bazı şeyleri bırakamıyor, bırakmak istemiyor. Ben de sonunda yazıya geri döndüm. Önce blog yazarı, sonra editörü, sonra da kendi blogumun yazarı oldum. Ve sizin de bildiğiniz gibi, LEGO da bir oyuncak markası. Yani kalkıp da burda oyuncak fotoğrafçılığı ile ilgili üç-beş satır yazmak, çok da yadırganacak bir şey değil.
Önemli uyarı: Ben profesyonel fotoğrafçı değilim. Lensleri değişen janjanlı bir fotoğraf makinasıyla değil, telefonumla çekiyorum bütün fotoğraflarımı. Evet, bahsettiğim kitapları yazarken de, internette dolaşırken de, fotoğrafçılıkla ilgili pek çok şey öğrendim. Ama bunları her zaman uyguluyor musun derseniz, cevabım hayır. Benimki sadece oyuncak (ağırlıklı olarak LEGO) fotoğrafçılığına ilgi duyanlar için, başlangıç düzeyinde bir yazı grubu olacak. Bu konuda benden çok daha deneyimli olan, çok daha güzel resimler çeken, ve bu konuda bilgi veren başka bloglar var. Bu konuya ilgi duyuyorsanız ve İngilizce’niz yeteri kadar iyiyse, o bloglara da göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Oyuncak fotoğrafçılığı ne zamandan beri var?
Çok özet bir şekilde bunu yazacağım, çünkü ilk öğrendiğimde bana çok ilginç gelmişti. Herhalde geç keşfettiğimden olsa gerek, oyuncak fotoğrafçılığının görece yeni bir şey olduğunu düşünüyordum. 10, hadi olsun olsun 20 yıllık bir şey. İlk oyuncak fotoğraflarının 1920’li yıllarda çekildiğini öğrendiğimde çok şaşırdım. Elsie Wright ve Frances Griffiths, 16 ve 9 yaşlarında iki kuzen, oyuncak fotoğrafçılığı alanının ilkleri olarak biliniyor. Kağıttan periler yapıp, onların fotoğraflarını çekmişler. “En yenilikçi ve itibarlı Amerikan fotoğrafçısı” ve “20. yüzyıl fotoğrafçılığının ustalarından” olarak tanınan Edward Weston da, Meksika bazlı oyuncakların fotoğrafını çekmiş.
Bu kişiler oyuncak fotoğrafçılığının ilklerinden. Onlardan sonra 1970’lere kadar oyuncak fotoğrafçılığı alanında fazla bir şey olmamış. Tabii arada oyuncaklarının fotoğrafını çeken kişiler olmuştur, ama “Oyuncak Fotoğrafçılığı”nın tekrardan su yüzüne çıkması David Levinthal, Laurie Simmons, Arthur Tress ve Ellen Brooks ile gerçekleşmiş. Bu fotoğrafçılar, minyatür oyuncakların ve bebeklerin resmini çekmişler, hem gerçekçi, hem de gerçeküstü ortamlar yaratarak. Sahneler kurmuşlar, değişik tekniklerle özel efektler yaratmışlar, ve dünyayı farklı bir açıdan göstermeye çalışmışlar. Kimi zaman belli bir mesaj vermek için, kimi zamansa güncel olayları eleştirmek için.
İnternet sayesinde dünya küçüldükçe, oyuncak fotoğrafçılarının da varlığı daha fazla duyulur olmuş. Mark Hogencamp, acımasız bir saldırı sonrasında, oyuncak fotoğrafçılığını iyileşmek ve hafızasını yeniden kazanmak için kullanmış. Brian McCarty savaş alanlarına gidip, çocukların çizimlerini ilham alarak oyuncak fotoğrafları çekmiş.
Günümüzde, gerek Instagram üzerinde, gerekse başka sosyal medya platformlarında pek çok oyuncak fotoğrafçısına rastlamak mümkün – sayıları o kadar fazla ki, buraya yazsam başlı başına bir yazı olur. Bu sanatçıların kimisi bu konuda kitap yazıyor, kimisi sergiler açıyor, kimisi de bloglarında oyuncak fotoğrafçılığı ile ilgili yazılar yayınlıyor. Fotoğrafçılığın bu alt dalı o kadar tanınır bir hale geldi ki, Google’a “toy photography” diye yazdığınızda eskiden nerdeyse hiçbir şey bulamazken, şimdi pek çok sayfa bulabiliyorsunuz. Tek tük de olsa, Türkçe sayfalar bile var bu konu üzerine.
Neden oyuncak fotoğrafçılığı?
Yıllar önce eğitmenlik yaptığım bir üniversiteye, bir etkinlik için bazı karikatüristler gelmişti. Bunların arasında Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu gibi isimler de vardı. Hem onlardan, hem de okuduğum karikatürlerden, “Neden karikatür?” sorusunun ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyorum. Belli ki hoşuna gidiyor işte, biz soruyor muyuz “Neden gazetecisin?” diye?? Neyse… Fakat “neden oyuncak fotoğrafçılığı” sorusunu, en azından burda, farklı bir şekilde soruyorum ben. “Ya arkadaşım, doğru dürüst işin gücün yok mu, neden oyuncak fotoğrafı çekiyorsun?” diye değil, “Aa, oyuncak fotoğrafı mı çekiceksin? Peki, ne anlatmak için yapacaksın bunu?” olarak.
Bu sorunun cevabı, bence, başlamak istediğiniz bu yeni hobiye yön verebilir (bu noktada izninizle oyuncak fotoğrafçılığını LEGO fotoğrafçılığına çevireceğim). Diyebilirsiniz ki, benim bir sürü minifigürüm var, onları dünyayla paylaşmak istiyorum. Ya da o minifigürlerime öyküler yazıp, o öyküleri foto-roman gibi (böyle bir şey hâlâ var mı?) yayınlamak istiyorum. Belki inanılmaz güzel yaratılarınız (MOC) var, ve onları göstermek istiyorsunuz. Ya da okuduğunuz bir kitaptan, izlediğiniz bir filmden etkilendiniz, ve ordaki bir (ya da birkaç) sahneyi LEGO oyuncaklarıyla yeniden kurmak istiyorsunuz. Veya günlük hayatta yaşadıklarınızı komikleştirerek (ve LEGOlaştırarak) tekrardan kurgulamak istiyorsunuz.
Eğer Instagram’ı bir süredir aktif olarak kullanıyorsanız, buna benzer LEGO hesaplarının olduğunu görmüşsünüzdür. Bu hesaplar ilham verici olabildiği gibi, moral bozucu da olabilir. “Ya adama bak, zaten mükemmel bir şekilde sahneyi yeniden yaratmış, ben daha ne yapabilirim ki?” Emin olun, o adam (ya da kadın) oyuncak fotoğrafçılığına ilk başladığı zaman bu düzeyde resim çekmiyordu. Hangisiyle konuşursanız konuşun, size benzer bir şey söyler.
Herşey gibi, oyuncak fotoğrafçılığı da (eğer iyi bir noktaya gelmek istiyorsanız) emek istiyor, özveri istiyor, zaman istiyor. “Vaaaay, şu fotoğrafa baaak!” dediğiniz resimler, beş saniyede çekilip, basit bir filtre eklenip, Instagram’da yayınlanmıyor. Kimisi o resmi yakalayabilmek için 50 kare çekiyor, içinden birini seçip yayınlıyor. Kimisi bilgisayarda saatlerini harcayıp renk düzenlemeleri yapıyor, efektler ekliyor. Sahneleri kurmak için saatler harcayanı mı istersiniz, uygun ışık koşullarını bulmak için sabahın köründe kalkanları mı…
Ve emin olun hepsi de, her fotoğrafta yeni bir şey öğreniyor (evet, hâlâ), her fotoğrafta kendini geliştirmek için daha fazla uğraşıyor.
Çenem düştü gene, bir sürü şey yazdım. Bu böyle bir giriş yazısı olsun o zaman. Eğer oyuncak fotoğrafçılığı (daha doğrusu, LEGO fotoğrafçılığı) ile ilgileniyorsanız, ya da ilgilenmeye başladıysanız, ilerleyen günlerde ve haftalarda bu konuyla ilgili daha detaylı yazılar yayınlayacağım. Dediğim gibi, ben profesyonel değilim, ve bilgim de en fazla orta düzeyde. Ama herkes bir yerden bir şekilde başlamalı, değil mi? Ben de bildiklerimi sizinle paylaşmayı, ve bunu yaparken yeni şeyler öğrenmeyi amaçlıyorum.
Oyuncak fotoğrafçılığı (ve tabii LEGO fotoğrafçılığı) ile ilgili kayda değer sayfalardan bazıları:
Resim Kaynakları
- Oyuncak Fotoğrafçılığı kitapları. Kaynak: Goodreads
- Elsie Wright ve Frances Griffiths’in çektiği Cottingley Fairies serisinin ilk fotoğrafı. Kaynak: Wikipedia
- Edward Weston’ın Mexican Toys isimli fotoğrafı. Kaynak: SF MOMA
- David Levinthal’in Hitler Moves East serisinden bir fotoğraf. Kaynak: www.davidlevinthal.com
- Laurie Simmons’ın Cowboys serisinden bir fotoğraf. Kaynak: www.lauriesimmons.net
- Mark Hogencamp’in bir fotoğrafı. Kaynak: www.marwencol.com
- Brian McCarty’nin Sderot Home isimli fotoğrafı. Kaynak: www.brianmccarty.com
Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)