Zaman zaman yayımladığım yazılarda bana ilham veren kişi ve olaylardan bahsediyorum. Bu yazı da yine böyle güzel bir kişi sayesinde hayat buldu: LEGO Store Antalya çalışanı Berk Taşcılar. Onunla mağazada ayak üstü yaptığımız bir sohbet sırasında gelişenler, ve bunların bana düşündürdükleri. Diğer yazılardan biraz daha farklı bir yazı olacak bu. Set incelemesi, haber, ya da öykü değil, keyifli bir LEGO sohbeti ve sonrasında beynimi kemirenler. Konusu mu? Kısaca LEGO ve Türkiye diyebiliriz sanırım.
Giriş – ya da konu nasıl buraya geldi?
Berk’le kapının önünde konuşuyoruz. Hoşumuza giden setlerden bahsediyoruz, bilir bilmez kendi çapımızda “Şu şöyle olsaydı daha iyi olurdu” diyoruz, ve tabii sevmediklerimize de burun kıvırıyoruz. İki tane koleksiyoncu bir araya gelmiş, başta gözümüzün önünde olanlar olmak üzere aklımıza gelen her seti yatırıyoruz masaya. Yakın zamanda piyasaya sürülen Concorde (10318) seti için “Yani herkes Konkord diye diye bitiremiyor, ben baktığımda ‘Hı evet Konkord’ diyorum” dedi. Rafta duran setin kutusuna şöyle bir baktım. Evet, beni de öyle aman aman heyecanlandırmamıştı bu set. Hatta açık açık da söyledim, belli bir miktar param olsa, alacağım setler arasında bile olmaz diye.
Sonra kısa bir süre önce başıma gelen bir şeyi anlattım. Çok yakın bir arkadaşım Star Wars kasklarından birini aldı. Açıkçası bu seri de hiçbir zaman fazla ilgimi çekmedi. Hatta kendi kendime “Kim alır bunları?” demişliğim bile vardır. İlkini yaptıktan sonra, dört tane daha aldı arkadaşım. Ve o zaman çok önemli bir şeyi fark ettim. LEGO setleri arasında herkes için bir şey var. Her seti herkes beğenecek diye bir koşul yok, ama o kadar çok seçenek var ki, mutlaka ilginizi çeken bir şey çıkıyor. Bu tür oyuncaklarla fazla ilgilenmeyen insanlar bile doğru seti bulduklarında keyifle oynuyorlar.
Öyleydi böyleydi derken genç bir çocuk geldi. Çocuk dediğime bakmayın, 20-25 yaşlarındadır herhalde. Hemen yanımızda duran Real Madrid Santiago Bernabéu Stadyumu (10299) setini gösterip, “Beşiktaş var mı?” diye sordu. Yok cevabını alınca da döndü gitti.
İşte bu yazının var olmasına sebep olan şey, o sorunun yarattığı kıvılcım.
Gelişme – ya da neden Beşiktaş yok??
Çocuk gittikten sonra dönüp stadyum setine baktım. Dev bir kutu, 6000’e yakın parça, görkemli bir yapı… evet, İspanya’da yaşıyor olsaydım, futbolla da ilgileniyor olsaydım, kesinlikle kaçırmak istemeyeceğim bir set. Ama bende ikisi de yok. Sonra aklıma geldi, Vodafone Park’ın seti olamaz mı? O da en az Real Madrid Stadyumu kadar etkileyici bir yapı bence.
Bu düşüncemi paylaşınca, Berk çok ilginç bir şey söyledi. Antalya’da yaşıyoruz, ve dışarı çıktığınızda elinizi sallasanız turiste çarpıyor. Yabancılar gelip, “Türkiye’ye özel bir set yok mu?” diye soruyorlarmış. Haklılar. Kartpostallardan tutun, şehir silüetlerine ve şehirlerin sembolü haline gelen yapılara kadar küçüklü büyüklü pek çok set var. Brickset’e girip “architecture” diye arattığınızda bolca malzeme çıkıyor ama, ben yine de küçük bir özet geçeyim. Paris, Tokyo, Dubai, Berlin, Şanghay gibi şehir silüetleri, Sidney Opera Binası, Louvre Müzesi, Buckingham Sarayı gibi bina setleri, Londra, Pekin, New York gibi şehir kartpostalları setleri var. Kimisini hâlâ bulabiliyorsunuz, kimisi artık üretimden kaldırılmış. Bunların yanında Kolezyum ve Eyfel Kulesi gibi devasa setler de var. Ee? Bizim başımız kel mi?
Ha, şimdi bir adım geri atıp, başka bir açıdan da bakalım duruma. Evet, dünyadaki tüm şehirler bu koleksiyonların bir parçası değil. Hatta belki Türkiye’den önce bu listede olması gereken başka ülkeler, şehirler, yapılar da olabilir. Ama bir düşünün, mimarlık açısından bu kadar zengin, turist açısından ondan daha zengin olan bir ülkenin bir kartpostalı, ya da şehir silüeti olsa fena mı olur?
Bak ben demiyorum, yazıdan doğrudan alıntı yaparak çeviriyorum: “İstanbul’daki Ayasofya dünyadaki en ünlü yapılardan biri”. Evet, birisi Ayasofya’mızı yapmış arkadaşlar. Hayır bir de bundan 5 yıl önceki parçalarla yeni çıkan parçalar arasında epey fark var. Buna rağmen bence hiç fena olmamış.
“Bina sevmiyorum, şehir silüeti olsaydı keşke” mi diyorsunuz? Buyrun, o da var. Berk’le konuşurken İstanbul silüetinin ne kadar kolay olduğunu söylemiştim. Ayasofya, Boğaz Köprüsü, Kızkulesi. Bitti. Yapan arkadaş, üzerinde üç saniyeden daha fazla düşündüğü için daha da zenginleştirmiş. Dolmabahçe Sarayı, Haydarpaşa Garı ve Galata Kulesinin yanına, Çamlıca Kulesini ve LEGO Türkiye ofislerinin olduğu Trump Towers binasını eklemiş. Boğazı geçen vapuru da unutmamış. Üstelik bu model şu sırada LEGO Ideas sayfasında destek bekleyen projelerden biri!
Sonuç – ya da Türkiye’yi nasıl LEGOlaştırırız?
Gidip görme şansım olmadı, ama internetteki resimlerden anladığım kadarıyla İstanbul’daki LEGOLAND Discovery Center’da en azından İstanbul’un ikonik binalarının bazılarının modeli var. İyi de, neden sadece İstanbul’da var bu? Neden Paris’te de olmasın? Ya da Tokyo’da? Ya da Londra’da? Yani ben (derken genel olarak LEGO koleksiyoncularından bahsediyorum) evimde Paris’in silüetini sergiliyorum, ama yolu bir şekilde İstanbul’a düşmüş bir turist bunu yapamıyor. Starbucks bile (evet, bile diyorum) şehir kupalarına belli başlı Türkiye şehirlerini dahil etmiş, hâlâ da ediyor, ama LEGO gibi bir şirket bunu düşünemiyor?
Bekara karı boşaması kolay gelir, tabii ki bu kadar kolay değil bazı şeylerin gerçekleşmesi. Bu yazıyı da biraz bu yüzden yazdım zaten. Okuyanları biraz düşünmeye teşvik etmek için. Evet, hepimizin her gün yüzleştiği zibilyon tane sorun var. Türkiye’ye özel bir LEGO seti belki de hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmeyecek kadar önemsiz bir konu. Ama bir de diğer açıdan bakın duruma. Türkiye’de yaşıyorsunuz, Türkiye’ye aitsiniz, ve LEGO Grubu sizin ülkenize özel, sadece sizin ülkeniz için bir set çıkarıyor.
Gurur verici bir şey değil mi bu?
Neyse, kırk yılda bir milliyetçiliğim tuttu, o da size denk geldi. Meslekî deformasyon olsa gerek, mimarlıkla bağlantılı olan setler genellikle ilgimi çekiyor, özellikle de şehir silüetleri. Bunların içinde İstanbul’u da görmek isterdim. Kim bilir, belki bir gün…
Düşüncelerinizi bekliyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Not: LEGO Store Antalya’ya yolunuz düşerse Berk’e selam vermeden geçmeyin!
Resmî set resimleri Brickset‘ten, Ayasofya tasarımcının Flickr sayfasından, İstanbul silüeti seti de LEGO Ideas sayfasından yürütülmüştür. İlk ve son resim bana aittir. Vodafone Park resmi burdan, Real Madrid Stadyumu resmi şurdan, LEGO Discovery Center resmi ordan…
Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)
Merhaba , yine çok güzel bir yazı olmuş. Antalya’da lego stora mutlaka gideceğim 🥰 ve tabi eksik olan Star Wars kasklarımı ordan alacagim . Konkord konusunda haklı buldum sizi 😅 ve yazının devamında ki herşey için 🥰 . Hislerimize tercüman olmuşsunuz 🙏 kaleminize sağlık