Blogu takip edenler bilir, benim set incelemeleriyle pek aram yok. Hatta yayınladığım 3 set incelemesinin sadece bir tanesi bana ait. Koleksiyonum ağırlıklı olarak minifigürler üzerine olduğu için, son zamanlarda çok fazla set almıyorum. Ama arada istisnalar da olmuyor değil tabii. Örneğin iki yıl önce çıkan LEGO 21319 Central Perk seti. Friends isimli televizyon dizisi karakterlerinin hayatlarının büyük kısmını geçirdiği kafe. Çıkacağını duyar duymaz almaya karar verdim, bu set mutlaka bende olmalıydı. Biraz sancılı bir süreçten sonra set elime geçti, ben de hemen bir inceleme yazısı yazdım. Her ne kadar biraz tozlu olsa da, hazır Friends The Apartments setinin duyurusunu yapmışken, bunun da tozunu alıp bir yayınlayayım dedim.
Friends dizisini izlemeye başladığımda son sezon yayınlanıyordu – yani biraz geç kalmıştım. Kuzenim diziyi o kadar övmüştü ki, sırf merakımdan “E hadi izleyeyim bari” dedim. Bir kere başlayınca da bırakamadım, çok hoşuma gitti. Günümüz dizileriyle karşılaştırıldığı zaman, bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, Friends biraz sığ kalıyor. Hatta bir ara Blindspot isimli dizide dalga bile geçtiler, “20’li yaşlarda, dev apartmanlara sahip, beyaz olmayan kimseyi tanımayan güzel ve yakışıklı New York’luların oynadığı dizi” olarak. İlk duyduğumda kahkaha attığımı hatırlıyorum. Gerçekten de öyleydi ama. Bugüne göre biraz sığ, biraz geri kafalı, ama inanılmaz derecede komik ve şapşal 6 arkadaşın maceraları. Nostaljisinden olsa gerek, hâlâ izlediğimde beni güldürmeyi başarıyor.
Neyse, konumuzdan fazla sapmadan LEGO 21319 Central Perk set incelemesine geçiyorum.
LEGO 21319 Central Perk Set İncelemesi
Bu setin piyasaya sürülme tarihiyle benim elime geçme tarihi arasında iki ay var (dedim ya, sancılı bir süreçti). İki ay boyunca başkalarının seti yapmalarını izledim, fotoğraflarına baktım, yorumlarını okudum. Bunların bir tanesi, seti yaparken diziyi seyrederseniz daha keyifli oluyor demişti. Ben de böyle yapayım dedim. Rastgele bir sezon açtım, ve seti yapmaya başladım. Babam da bana arkadaşlık etmeye karar vedi.
Setten toplam 7 minifigür çıkıyor. 6 ana karakter, ve Gunther, Central Perk’in baş garsonu. Bu 7 minifigürü 6 poşete bölmüşler. Seti yaparken minifigürler de yavaş yavaş size katılıyorlar.
İlk poşetten Gunther çıkıyor, parlak yeşil gömleği ve puantiyeli kravatıyla. Kafenin oturacağı taban da bu poşette. Her ne kadar çok heyecan verici olmasa da, aralardaki boşluklar insanın ilgisini çekmiyor değil.
İkinci poşetten Rachel çıkıyor, Central Perk’te çalışırken giydiği kıyafeti ve saç modeliyle. Elindeki tepside birinin içeceğini tutuyor (büyük olasılıkla yanlış sipariş götürüyor ama çaktırmayalım). Bu poşet bittiğinde, tezgahın arkasındaki duvarı bitirmiş oluyorsunuz. Duvarda bir sürü minik detay var, kahve makinası, kalorifer, ve tebeşirle yazılmış menü gibi.
Üçüncü poşette Joey var, bitişik duvarla birlikte geliyor. Tabii ki pizza kutusu ve dilimiyle, ve herkesin dalga geçtiği çantasıyla. Duvarı yaparken bazı keyifli detaylara rastladım, “Ichiban! Lipstick for men!” (erkekler için ruj – Joey’nin oynadığı bir reklam) posteri ve Phoebe’nin konser ilanı gibi.
Dördüncü poşette, iğneleyici yorumları ve şakalarıyla bilinen Chandler var, hem de dizüstü bilgisayarıyla! Bu poşet, diğerleri kadar büyük değil, sadece küçük bazı detaylara ayrılmış. Bu detayların arasında en sevdiklerim diş/tırnak parçası ile kenara tutturulmuş perde ve tabandaki boşluklardan birine oturtulan, küçük tuğla ve ince tuğlaları kullanarak “ördüğünüz” halı. Çok fazla set alıp yapmadığım için, dikine inşa edip de sonra yatay olarak kullanma tekniğini bilmiyordum. İlk bu sette gördüm, ve o zamandan beri dahice bir buluş olduğunu düşünüyorum.
Beşinci poşetle müzisyenlerimiz geliyor, Phoebe ve Ross. Phoebe neyse de, Ross mümkünse müzikle uğraşmasın. Lütfen.
Kalan duvar ve sahne alanı burdan çıkıyor. Tıpkı dördüncü poşette olduğu gibi, burda da “örülen” bir halı var. Benim en sevdiğim kısım ise üzerinde Central Perk yazan vitrin camı. Üstelik bu yazı yapıştırma değil, baskı!
En son poşetten de en sevdiğim karakter olan Monica çıkıyor, ve arkadaşların tüm hayatlarını geçirdikleri oturma alanı. Üç minifigürün sığabileceği büyüklükte bir koltuk, bir tekli koltuk ve iki tane de sandalye. Şemsiyeler, kahve fincanları ve gazete gibi detaylarla, stüdyonun ışıklarını da eklediniz mi, set hazır!
Tabanı yaptıktan sonra kalan boşluklar var demiştim, hatırlıyor musunuz? Onların üzerine sahne ve iki oturma alanı geliyor. İstenirse kolayca yerinden çıkartılıp, ayrı bir şekilde oynayabilmek (ya da fotoğraf çekebilmek) için.
Uzun süre set yapmadıktan sonra, bazı teknikler bana çok ilginç geldi. Bir şeyi yapmaya başlıyorum, ve ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yok. Bittikten sonra bi bakıyorum, meğerse ters taraftan yapıyormuşum. Duruş açısını değiştirince anlam kazanıyor. Halılarda ve perdede olduğu gibi. Sanki üzeri fayans parçasıyla kaplıymış gibi pürüzsüz bir yüzey yaratabilmek, ve bunu belli bir desenle yapabilmek gerçekten keyifli.
Biterken Rembrandts – I’ll be there for you çalıyordu…
Evet, dediğim gibi yazı biraz tozlu. Hoş ilk yayınlandığında da bundan çok farklı değildi. Herşey gibi LEGO setlerinin de zamanla modası geçiyor. İki ay bile – hele de çıkar çıkmaz set incelemesi yapan sayfalarla karşılaştırıldığında – epey uzun bir süre. Seti severek yaptığım halde, inceleme yazısını aynı heyecanla yazdığımı söyleyemeyeceğim. Söz, Apartments setinin incelemesi daha keyifli olacak… umarım :)
Kimisi çocukken Barbie bebeklerle oynar, kimisi de LEGO minifigürleriyle küçük dünyalar kurup, bu dünyaları büyüyünce de korumaya devam eder. Sanırım benim hangi gruba dahil olduğum belli :)